8 Şubat 2008 Cuma

Sarayköy Kuvvayı Milliyesi - NAZİLLİ KONGRESİ / Emin Aslan Tokat

NAZİLLİ KONGRESİ :
6/Ağustos / 1919 tarihinde Nazilli'de Ali bey zade Ali Bey'in hanesi salonunda toplanan bu kongre cephenin celp edilecek askerlerle takviyesi mali ve ayni kaynaklarının darlığını kıyafetsizliği önlemek için bu bütün muhite şamil genişçe otoriteli bir genel idare merkezinin kurulması lüzumu ve levazım teşkilatı zaruretleri görüşüldü. Neticede her kazadan gelecek ücretli murahhaslardan (delege) teşekkül etmek ve merkezi Nazilli'de olmak üzere 45 kişilik “Aydın Cenup Cephesi Müdafi Hukuk Heyeti Merkeziye si” Adlı bir teşekkülün kurulması uygun görüldü. Bu kongreler Denizli'yi Helvacıoğlu Mehmet, Sarayköy İlçesini Müftü Ahmet Şükrü, Tavas'ı şeyh Ali Zade Mehmet Kemal, Buldan'ı Müderris Hacı Salih, Çal'ı Hacı Zekeriyalar' dan Tevfik beyler temsil etmişlerdir.Tabi diğer kazalardan da murahhaslar gelmiştir.
“Aydın cenup cephesi Müdafa i Hukuk Heyeti Merkeziye si” artık her kazada (buna ait belgelerin suretleri eklidir) Kendi heyeti milliyeleri teşkilatı tarafından seçilerek gelen murahhasların iştirakiyle teşekkül ederek kendisine Nazilli'de istasyon civarında Demirci Mehmet Efendi 'nin evi olan binayı merkez yaparak çalışmaya başladı. Bu bölge de halk arasında kısaltılmış olarak “ heyeti merkeziye” adıyla anılan bu heyet teşkilatını şu suretle kurmuştu.
1- Başkanlık Divanı : Başkan Avukat Ömer bey, Başkan Vekili Nazilli' li Hoca zade Tevfik bey, ve bir katibi umumi, avukat Sami bey.
2- Teşkilat Encümeni : Başkan Çal kazası murahhası Tevfik bey ve arkadaşları.
3- Teftiş Encümeni: Başkan Acıpayam murahhası Kamil bey, Sarayköy Murahhası Emin Aslan Tokat, Isparta murahhası Turgut.
4- Levazım Encümeni: Başkan Atça murahhası Ali Enveri Bey ve arkadaşları, Sultanhisar murahhası Ali Zühdü bey.
5- İstihbarat Encümeni: Tavas murahhası Yüzbaşı Tahsin Bey ve arkadaşları.
6- Maliye Encümeni : Başkan Karacasu murahhası Tahsin Hulki Bey ve arkadaşları .
Bununla beraber iş bölümünde çeşitli ödevler alan delegeler lüzumuna göre yer değiştirir ve ihtisaslarına göre yer değiştirir ve ihtisaslarına göre başka ödevlerde ve yerlerde de çalıştırırlılardı. Bütün bu iş bölümleri ve delegelerin ödevleri ve yer değiştirmeleri umumi heyet tarafından yapılan toplantılarda gizli seçimlerle kararlaşırdı. Bu kararların infazı hususuna da umumi başkanlık memur edilirdi. Bundan sonra artık bütün il ve ilçeler ta Antalya ve Afyon'a kadar bütün heyeti milliyeler teşkilatı Nazilli heyeti merkeziyesi
Emir verir ve emri muta (bilgi) addedilirdi. Nazilli heyeti merkeziyesi on küsur vilayetim birleşmesinden hasıl olmuş adeta federal bir hükümeti muvakkate halinde çalışıyordu. Heyeti merkeziyenin kongrece tespit edilmiş adeta anayasa mahiyetinde bir de tüzüğü vardı. Heyeti milliyeleri tarafından asker , para ve ayniyat olarak lazımı kadar muhtelif eşya bölgeleri halkından toplanır ve gönderilirdi. Nazilli'deki levazım ambarlarına makbuz mukabili teslim edilip toplanan bu eşya levazım encümeni marifetiyle cephe ihtiyaçlarına sarf edilirdi. Nazilli heyeti merkeziyesinin faaliyeti müddetince teşekkülünden lağvına (kaldırılmak-hükümsüz kılınmak) kadar geçen zamanda Sarayköy murahhaslığını nöbetle Sarayköy'lü Ahmet oğlu Mustafa, Derviş oğlu Hüseyin Hüsnü ve Tokatlıoğlu Emin Arslan Tokat temsil ve ifa etmişlerdir.
Aydın cenup cephesinde cereyan eden olaylara muvazi (paralel) olarak Balıkesir bölgesinde de milli mücadele hareketleri devam ediyordu. Burada Kazım Özalp, Hacı Muhittin Çarıklı,Vasıf Çınar ve Necati (eski Milli Eğitim Bakanı) vesaire gibi aydın vatandaşların önderliği ile Balıkesir bölgesi halkı da ayaklanarak düşmana karşı durmuşlar ve meşkur (övülen-beğenilen) başarılar elde etmişlerdir. Ali Çetinkaya 'nın bu bölgede Ayvalık kazasını müdafaa için ilk kahramanlığı göstermek suretiyle ortaya atılışı cidden büyük bir fedakarlık timsaldir ki millet bunu asla unutmayacaktır. Ayvalık'a 28 Mayıs 1919 tarihinde iki Yunan torpidosu himayesinde gemilerle gelen Yunan Kuvvetleri çıkarıldı. Fakat o sırada orada bulunan 172.Alay Komutanı Ali ÇETİKAYA' nın mütecellidane (görünen, tecelli eden bir) ve cesura ne emirleri ile ilk defa askeri kuvvetler tarafından silahla mukabeleye başlanmıştı. Bütün bu faaliyetler neticesinde Şimal Cephesi Müdafaa Hukuk ve Reddi İlhak Heyeti Merkeziyesi Hacı Muhittin Beyin başkanlığında 10.9.1919 tarihinde kurularak bölgesini Yunan işgalinden korumak için büyük fedakarlıklar göstermiş ve menhus İşgali hiç olmazsa uzunca bir müddet geri bıraktırmıştı. Fakat ne çare ki düşmanın üstün kuvvetlerle yaptığı saldırılar karşısında dayanamayarak Balıkesir 30 Haziran 1919 tarihinde yine işgal edildi. Keza aynı suretle Kütahya da da İbrahim Tahtakılıç'ın başkanlığında bir heyeti merkeziye kurulup vatan müdafaasında meşkur (öğünen/beğenilen)hizmetlerde bulundu.O bölgelerde de en çok askeri hareketler yapan kuvvetlerin başında Çerkez Etem vardı.
Alaşehir Kongresi: Alaşehir, Salihli bölgelerinde kasba hattı boyunca Yunan ilerlemesine karşı duran milli ve mahalli hareketler vardı. Bu havalideki askeri hareketleri Çerkez Etem çetesi müstekilen (bağımsız olarak, ayrıca) ve hakimane bir surette idare ediyordu. Nihayet bu cephe ile Aydın cephesi hareketlerinin ahenkleştirilmesi suretiyle birleştirilmesi ve düşmana karşı yapılan ve yapılacak hareketlerde daha iyi müspet verimler alınabilmesini sağlama amacıyla her iki bölge delegelerinde mürekkep bir kongrenin Alaşe-hir' de toplanması düşünülüp kararlaştırıldı ve 16/Ağustos1919 tarihinde Alaşehir'de bir kongre toplandı. Bu kongrede Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem de bulundular. Denizli ye Hocazade Tahir Efendi ve Miraçıoğlu Şükrü Bey, Sarayköy heyeti milliye reisimüftü Ahmet Şükrü, Buldan' ı Hattat zade Mehmet Efendile temsil ediyordu,müzakereler neticesinde cephelerde lüzumunda harekat birliği esası kararlaştırılmıştı. Fakat maatteessüf (Ne yazık ki, üzülerek, maalesef) Alaşehir'de 14 Haziran 1919 da Yunan kuvvetleri tarfından işgal edildi. Alaşehir bir defa tarafımızdan istirdat (geri alma)edildi ise de sonradan tekrar ve Uzunca müddet işgal bedbahtlığına uğradı. Nazilli heyeti merkez iyesi gün geçtikçe tekamül etmekte ve bölgesini medeni ve vatan perverane bir surette pek güzelidare edip dururken , bölgenin başına musallat olan cahil, cani ve tilki kadar kurnaz bir diktatör türemeğe başladı. Neticede cephede zaruri bir komuta değişikliği oldu. Binbaşı Hacı Şükrü bey “Aydın cephesi”, Demirci Mehmet Efe de “Umum” komutanı oldu.
EFELER SALTANATI :
Demirci Mehmet efe kazdırttığı “Umum Kumandan Demirci Mehmet Efe” mührü ile artık bu bölgede korkunç bir amiri mücbir olmuştu. Kendisi 4 Eylül 1919 tarihinde karargahını Nazilli'ye naklederek umum kumandan sıfatı ile Forbes miyan kumpanyasının köşkünü işgal etmiş ve maiyeti erkanı, kızanları ve kadınları ile adeta bu köşkte saltanatlı bir kral hayatı sürmeye başladı. Efeyi görmek de artık güçleşti ve kendisi bir takım teşrifatlara tabi olmağa başladı. U.K. Demirci Mehmet Efe nin saltanatını kıskanan Yörük Ali Efe de kendisisni “Köşk Cephesi Komutanı” ilan ederek Çine ve Muğla havalisini hükmü altına almış, karargahını Sultanhisar' ında kurmuştu.O da aşağı yukarı kendi muhitinde bir kral gibi yaşıyordu. Her iki efenin mahiyetinde yüzlerce zeybek kızan sırf onların muhafızlığını yapıyordu. Cepheden uzak bulunan bu cahil ve küstah güruhun iaşesi heyeti merkeziye ve milliyelerin omuzlarına artık pek ağır bir yük olmağa başlamıştı. Demirci Mehmet efe kurnaz, korkak, Yörük Ali Efe de aksine saf ve cesurdu. Her iki efenin arası rekabet ve kıskançlık yüzünden gittikçe açılıyor ve aralarında uçurumlar hasıl oluyordu. Bu gidiş bazen cepheyi sarsacak kadar tehlikeler bile arz ediyordu. Heyeti merkeziye ve onu idare edenler bu iki efenin idaresinde ve istibdadında (Baskı rejimi) çok ızdırap çekmişlerdi. Hala bu zatlar o zamanın acı hatıralarını taşımaktadırlar. O zamanın havasını anlatabilmek için bu hatıralardan bir kaçını nakletmek faydalı olacaktır.
1- Sultanhisar' nda karargahında oturan Köşk cephe K.Yörük Ali Efe ile (Köşk cephesinde Yörük Ali Efe nemına askeri işlerini askeri müşaviri Yüzbaşı Zekai Bey idare ediyordu.) Nazilli' de karargahında saltanat süren U.K. Demirci Mehmet Efe aralarında kıskançlık o dereceye geldi ki bir gece Yörük Ali Efe' nin kızanları ile Nazilli' de Demirci Mehmet Efe karargahını basarak onu öldürüp intikam alması ve bu suretle rakibini bertaraf etmesi tehlike ve ihtimali vardı. Fazladan Yörük Ali Efe Nazilli' deki heyeti merkeziye mensuplarını da Umum K. Demirci Mehmet Efe nin tesiri altında çalışan dalkavuklar telakki ediyor, onları da kendisine yardım etmediklerinden “Nazilli' ye bir gelirsem hepsini çil yavrusu gibi dağıtacağım ve yakalayacaklarımın da derilerine saman basacağım” diye tehditler savuruyordu. Yörük Ali Efe gerilerdeki heyeti milliyeler mensupları hakkında da aynı düşünceye sahipti. Bir gün Nazilli'de birkaç arkadaş evimizde evham içinde uyumaya çalışıyorduk. Gece yarısından sonra derince bir uykuya dalmıştık ki bu sırada bir silah sesidir başladı. Havaya binlerce el silah atılıyordu, ödümüz koptu.”eyvah galiba Nazilli'yi Yunan veyahut Yörük Ali Efe bastı” diye telaş ve korku içinde arkadaşlar hep beraber yataklarımızdan fırladık, acele giyinip doğruca U.karargahına uğradık. Bir de anladık ki meşaleler meydanda yanmış zeybekler şenlik yapıyor. Meğer Umum K.Mehmet Efe coşmuş kalkıp zeybek oyunu oynamış, kızanları da oyun esnasında zeybeklik adeti üzere efelerin şerefine havaya silah atıyorlarmış. Halbuki zavallı heyeti merkeziye silah, cephane, yiyecek, giyecek tedarik etmek için ne çok müşkülatla uğraşıyordu. Hele büyük müşkülatla ele geçirebildiği mahdut miktar cephaneyi sayı ile cephedeki askere dağıtıp bunları düşmana karşı savaşlarda bile gayet idareli kullanmaları istenip dururken efeler lüzumsuz yere havalara endahtlar yapmak suretiyle cephane israfı yapıyorlardı. Keza cephedeki askerlere peynir, zeytin ekmek dağıtılırken efelere yemek beğendirilemiyordu. Artık efeler o hale geldi ki sofralarında dondurma eksik olmazdı. Her gittikleri yerde kızanlar bin bir çeşit çapulculuklar yapıyo ve bu suretle heyeti milliyeleri ve halkı kendilerinden usandırıyorlardı.
2- Heyeti merkeziye gece gündüz bu iki efe arasındaki geçimsizliği bertaraf edebilmek için adeta çırpınıyordu. Zira bir gün bu efeler arasında bir müsademe(çatışma-çarpışma) vuku bulacak ve bundan da cephe sarsılacak, neticede tabi düşmanda fırsattan istifade ederek ilerleyecekti. Bu bakımdan bilhassa endişemiz pek büyüktü. Bu takdirde efeler silahları ellerinde, geldikleri yerlere gidebilirler yani tekrar dağa çıkabilirlerdi. Bir şey kaybetmezlerdi. Fakat memleketin ve halkın hali ne olurdu?... Bunu düşünen heyeti merkeziye daima bu meşhur iki efeyi barıştırmak teşebbüslerine girişiyordu, fakat bir türlü söz anlamayan bu cahil adamlar üzerinde teşebbüslerinde (girişim) muvaffak (başarı) olamıyordu, bu işi nasıl başarabilmeli?
Nihayet heyeti merkeziye Sarayköy MURAHHASI Emin Aslan Tokat, Nazilli murahhası hoca zade Tevfik ve Sultanhisar murahhası Ali Zühtü Beyleri tekrar bu barış teşebbüsü için Sultanhisar'na yolladı. ( Heyetle beraber ben de) Yörük Ali Efe'nin karargahına gittik. O sırada başını ortasında bir tutan saçı ile henüz avadan gelen Yörük Ali Efe saç üzerinde pişirilmiş 30-40 kadar serçe kavurması ile bağdaş kurmuş bir halde oturmuş yemek yiyordu. Biz bekledik “ bize hoş geldiniz buyurun yemek yiyelim” dedi. “Biz de hoş bulduk, siz buyurun Efe, biz yemeklerimizi yiyip de geldik” dedik. Efe yemeğini yiyip, bitirip ellerini yıkadıktan sonra yanımıza geldi. Hoş beşten sonra meseleyi açıp, kendisinden ricalarda bulunmak üzere idik. Fakat hiç birimiz cesaret edip de söze başlayamıyorduk. “ Sen söyle sen söyle” diye birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Bu sırada kahveler geldi, kahveleri içerken ben biraz cesaretle ve arkadaşlar susunca (belki de arkadaşlar bu susmalar ile bana bir azizlik yapmak istediler) Ben nihayet söze ağız ile “Efem...” der demez efe hemen sert bir çehre ile yüzüme bakarak “Ulan sen karımın bıyıklarını neden kestiriyon?” dedi. Ben şaşırdım ve kekeledim. Ne diyeceğimi de unuttum. Hülasa ödevimizi yapamadan ve efeye bir şey söyleyemeden Nazilli'ye geri döndük. Aksi takdirde yoktan bir vukuat olabilirdi.
3- Gerek Demirci Mehmet Efe ve gerekse Yörük Ali Efe gittikleri yerlerde ( Bu efeler daima kızanları ile ve hususi trenlerle gezerlerdi) Hapishaneleri boşalttırıyorlar ve gözlerine kestirdikleri güçlü kuvvetli, genç kanlı katil mahkumları yanlarına kızan alıyorlardı. (Kızan, efelerin öl dedikleri yerde ölen, efesi için ölüme göze alabilen sadık zeybek adamlara derler) Bu suretle itimat ettikleri zeybekleri efeler kendileri için önemli gördükleri ödevlerde kullanırlardı Mesela bunlardan Sökeli Ali Efe Nazilli de merkez komutanı,Dokuzun
Mehmet Efe Takip Komutanı, Dokuzun Hasan Hüseyin Efe İnzibat Komutanı Zurnacı Ali Efe Tren ve Lokomo-tiflerde Komutan, Çakır Efe, Kazım ve Mahmut Efeler Denizli, Köpekçi Nuri Efe Tavas, Alim Efe Kale, Tavas, Kamil Karacasu , Kara Mehmet Efe Sarayköy İnzibat Komutanları idiler.
Ayrıca Demirci Mehmet Efe nin mahiyetinde daima Kara Mustafa, Arnavut Yaşar gibi cellatları da vardı. (Kara Mustafa Denizli vakasında yetmiş küsur adamı enselerinden kesmek suretiyle öldüren cellat olup, kaçaklıkta Sarayköy kazasının Sığma köyünde yakalanarak öldürülmüştür.) Yörük Ali Efe de aynı yolda idi. Onun sağ gözü “Emmi” dediği Duacalı köyünden molla Bekir idi. Çal İnzibat Komutanı Ali Kurtlu Dede efeyi de çok tutardı. Bu efeler zamanla işi o kadar azıttılar ve gemi azıya aldılar ki bu devrede 8-10 vilayet içerisinde Hükümet otoritesi adeta sıfıra düşmüştü. Kendilerini saymayan Valileri, Kaymakamları, Subayları hapsederler, döverler, hatta öldürürlerdi bile. Bir gün, Sarayköy İnzibat Komutanı Kara Mehmet Efe 10 kadar kızanı ile birlikte Kunduracı Yanıko ustanın evinde bir içkili oturak alemine dalar; Bu evin iki tane güzel körpe kızı da vardır. Bu kızlarda Efeye hizmet etmekte imişler, Kaza Kaymakamı Mithat Bey (Sarayköylülerin Cüce Mithat dedikleri Aydınlı İzzet Beyin oğlu olup, sonradan Mülkiye Müfettişi Kırşehir Valisi olan Zat) Bir gece bunlara rakı sofrasında birkaç Jandarma ile baskın eder ve dağılmalarını söyler, Efe de “Yapma Kaymakam Din kardeşiyiz” der. Kaymakam da bu alaylı tavır karşısında hiddetlenerek (Göya iki jandarma ile hükümetin otoritesini tanıtacak) “Dağılın diyorum size” diye bağırır, Efe kızar, hemen kalkar Kaymakamı tabiri amiyanesi ile eşek sudan gelinceye kadar bir güzel döver, Jandarmalar kaçar, Kaymakam dayağı yedikçe söver, iri yarı güçlü kuvvetli olan cahil ve hergele efe de Kaymakamı ayaklarından yakalar ve çarşı ortasından başı aşağıda olarak kuyunun önüne kadar sürükler, bu sırada halk efeye (yapma, bırak efe) diye yalvarır, fakat sarhoş ve kızgın efe ayaklarından yakaladığı kaymakamı baş aşağı kuyunun içine atmak ister. Bu sırada Heyeti Milliye ve Belediye Başkanlarına acele haberler gider. Onlarda gece yataklarından kalkarak gecelik elbiseleri ile koşa koşa vaka mahalline gelirler ve bin yalvarmalarla nihayet Kaymakamı efenin elinden kurtarırlar.
Bitkin ve baygın bir halde yatmakta olan Kaymakamın hemen vücuduna taze deri sarılır. Kaymakam evinde bir suretle 4-5 gün deriye sarılı bir halde yatağında tedavi altın bırakılır. Bu suretle Kaymakam kat'i bir ölümden kurtarılabildi. Olay Heyeti Milliyece Nazilli de Umum K.Demirci Mehmet Efeye Denizli Mutasarrıflığına bildirildi. Demirci Mehmet Efe ve Mutasarrıf maiyetler ile ve cellatlar ile birlikte ve hususi trenle Sarayköy'e geldiler. Şimdi Emin Aslan TOKAT'ın oturduğu konakta misafir olarak yerleştiler. Ve Derhal Kara Mehmet Efe yi celp (çağrı) ettiler. Demirci Mehmet Efe “Ulan burada başımıza eli kıran baş kesen mi kesildin, eşek herif, nedir bu yaptığın” der. Kara Mehmet efe de “Ben ettim sen etme Efem” demesiyle beraber Demirci Mehmet Efe' nin bir işaretiyle cellatlar hemen Kara Mehmet Efe' yi şakırt silah altına aldılar. Bu saniyede hepimizin önünde nerede ise Kara Mehmet Efe2 yi öldüreceklerdi. Doğrusu hepimiz korktuk, fakat bereket versin hemen arkasından Umum Kumandan Demirci Mehmet Efe “Alın silahlarını” dedi. Bu sırada Kara Mehmet Efe' nin kızanları da diğer cellatlar tarafından silah altına alınmışlar, hepsi “davranma” halinde idiler. Kara Mehmet Efe böyle bir sağına soluna bakındı, şüphesiz silaha davranacak ve zeybeklik usulünce silahlarını teslim etmeyecek karşısındakini öldürecek veya ölecekti. Fakat heyhat, iş işten geçti, çünkü davranabilmek imkansızdı. Hemen cellatlar ellerini tuttular ve belindeki tabancalarını ve kamasını aldılar ve kendisini de Kaymakama yaptığı gibi aynen çarşıdan sürükleye sürükleye hükümete götürdüler ve üzerinden efe elbisesini çıkarıp hapse attılar. Bu komedya esnasında Denizli mutasarrıfı Faik Öztırak da bizim gibi seyirci vaziyette idi.



Hiç yorum yok: