8 Ekim 2008 Çarşamba
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -6- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -5- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -4- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -3- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -2- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Yılları -1- Belgesel
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına ait görsel ve işitsel kısa bir sunu izleyeceksiniz. Belgesel o yıllarda Türkiye ye davet edilen bir Sovyet Yönetmen tarafından çekilen film' in çok kısa bir bölümünü kapsamakta olup, özgün filmi Cumhurbaşkanlığı web sayfası videolar bölümünden izleyebilirsiniz.
Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
28 Eylül 2008 Pazar
Mustafa Kemal Atatürk'ün Amerikalılara Hitabı
Gazi Mustafa Kemal'in Amerikalılara Hitabı (Görüntüdeki diğer kişi ABD Büyükelçisi Joseph C. Grew)
21 Eylül 2008 Pazar
Mustafa Kemal Atatürk - Vals ve Zeybek Oyunu / Sümer Ezgü
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından 8 ay önce Bursa'da katıldığı balonun canlandırıldığı 'Son Balo Vals ve Zeybek' belgeselinin Tayyare Kültür Merkezi'nde yapılan galasına, belgeselde Atatürk’ü canlandıran sanatçı Sümer Ezgü’nün oynadığı Zeybek oyunu damgasını vurdu. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla hayata geçirilen belgeselin gerçekten etkileyici olduğunu düşünmekteyim. Etkinlikte, güreşçilerin güreşmeleri Atatürk'ün Türk geleneğini nasıl yaşattığını da gösteriyor. Yorumlayan kişinin sesi, belgesel tadındaki harika görsellik ve müzik geçişleri belgeseli daha bir izlenesi kılıyor. Yönetmenliğini Biray Dalkıran'ın yaptığı belgeseli aşağıdaki web adresinden mutlaka izlemenizi öneririm.
7 Eylül 2008 Pazar
Mustafa Kemal ve Kararlı Bir Saldırı: BÜYÜK TAARRUZ / Handan DİKER
Dr. Handan DİKER – Yeditepe Ün. Öğr. Grv. , Cumhuriyet Gazetesi – 26.08.2008
"Sorumluluğu üzerine almak yürekliliği ve hevesi her işte en çok gerekli olan bir özelliktir. Birçok insanlar, sorumluluğun başkalarında olduğunu bildikleri zaman, en atılgan ve yürekli kişiler olurlar. Ama sorumluluk eğer kendilerinde olursa, bu yüreklilik ve atılganlığın azaldığı ve çekingen oldukları görülür. Halbuki sorumluluğu bilerek, hesaplayarak üzerine alan insanlar, küçük ve büyük, aldıkları işlerde başarı gösterir." M. K. ATATÜRK
26 Ağustos 1922, Türk devrim tarihimizde Büyük Taarruz'un ya da son utkunun tarihi olarak bilinir. Büyük Taarruz ile Ulusal Kurtuluş Savaşımız sonuçlanmıştır. Yapılan bu saldırı ve ardından gelen başarı da Mustafa Kemal'e aittir.
Mustafa Kemal, taarruz öncesinde hep saldırının gizli tutulmasını istemiştir. Hazırlıklarını gizlice tamamlayarak 25 Ağustos 1922 akşamı da Anadolu ile dış dünya arasındaki tüm haberleşmelerin kesilmesi emrini vermiştir. Karargahını önce Şuhut kasabası yakınlarındaki bir dağlık bölgeye, ardından da Kocatepe'nin arkasındaki bir kampa taşımıştır.
Saldırı sabah saat 5.30'da Afyonkarahisar' ın karşısındaki Kocatepe'den gelen top sesleri ile başlamıştır. Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın o sabahı şöyle betimleyecektir:
"Ve bir ağustos sabahı Afyonkarahisar karşısındaki tepelerden gürüldettiğin top, bütün yumulu gözleri uyardı... O kükreyiş içli dışlı anlayışsızlara işte senin cevabındı ... Sen kendin o sabahın anlamını Dumlupınar nutkunda ne güzel anlatıyorsun. "
Bu savaşta Türkler Dumlupınar tepelerini ele geçirdikleri an savaşın sonu da gelmişti. Yunan ordusu önce geri çekildi. Sonra da kaçmaya başladı. 9 Eylül1922'de Türk birlikleri İzmir' e girdi. Ruşen Eşref, Mustafa Kemal’ in İzmir'e ilişkin görüşlerini şöyle açıklıyor: "Sen, "nice yakılmış, yıkılmış kasabalarımızın içinden yüreğin dağlanarak geçmiş adam: O gün İzmir'i hiçbir yıkıntıya uğramamış olarak kurtardığından dolayı sevinç duyuyordun. Arabadan elinle İzmir'i göstererek "Bu güzel şehre bir zarar gelseydi pek yazık olurdu! Çok acırdım doğrusu.., diyordun" Mustafa Kemal Büyük Nutuk'unda düşmanın yenilip kesin zafere ulaşma süresini 5 gün olarak belirtmiştir: "Efendiler .. 26-27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde düşmanın Karahisar' ın güneyinde 50, doğusunda da 20-30 km uzanan tahkim edilmiş cephelerini düşürdük. Yenilgiye uğrayan düşman ordusunun tüm kuvvetlerini 30 Ağustos' a değin Aslıhanlar yöresinde sardık. 30 Ağustos'ta giriştiğimiz 'savaş sonunda (Buna Başkomutanlık Muharebesi adı verilmiştir.) düşmanın asıl kuvvetlerini tepeleyip tutsak aldık. Düşman ordusu başkumandanlığını yapan General Trikopis de tutsaklar arasına katıldı. Demek ki tasarladığımız kesin sonuç beş günde alınmış oldu."
Görüyoruz ki 26 Ağustos 1922 tarihinde Kurtuluş Savaşı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı'nın amacı bir imparatorluğu kurtarmak değil, öz yurdun sınırları içinde bağımsız bir yeni devlet, Yeni bir Türk Devleti kurmak olmuştur. Mustafa Kemal'in yaptığı bu eylem ile şekillenen Türk toplumu da, yepyeni bir devlet yapısına kavuşmuştur. Nitekim, Sakarya Savaşı'ndan döndüğü akşam Çankaya Köşkü'nün alt katında bulunan sofada Mustafa Kemal şu sözleri söylemiştir: "Her büyük meydan muharebesinden sonra yeni bir alem doğmalıdır.”
Gerçekten Büyük Taarruz sonrasında yeni bir alem doğdu. Çağdaş, laik bir yeni devlet. Bu yeni devletin temel nitelikleri de Mustafa Kemal'in 13 Ağustos 1923'te söylediği şu sözlerde yerini bulmaktadır:
"Efendiler! Bugün haklı olarak övünebileceğimiz başarıların sırrı yeni Türkiye Devleti' nin kuruluşundadır. Gerçekte Türkiye Devleti' nin bu yeni kuruluşunun dayandığı temeller, oluşum bakımından kendin' den önce kurulmuş tarihsel kuruluşların yapılarından başkadır. Bunu bir sözcük ile belirtmek gerekirse diyebiliriz ki, Yeni Türkiye devleti bir halk devletidir. Halkın Devletidir. Geçmişteki kuruluşlar ise bir kişinin devleti idi. Kişilerin devleti idi. "
5 Eylül 2008 Cuma
Türkiye'nin Kalbi Ankara / Belgesel
(http://www.tccb.gov.tr/sayfa/ata_ozel/video/)
Türkiye'nin Kalbi Ankara Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
Atatürk'ün isteği üzerine Rus yapımcılar tarafından çekilen ancak 1969 yılında TRT'de gösterildiği sırada dönemin TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak tarafından gece baskınıyla yayından yarım kesilerek apar topar kaldırılan "Türkiye'nin Kalbi Ankara" belgeseli Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yayınlanmaya başlandı.
Yıllardır hiçbir yerde gösterilmeyerek yasaklı kalan belgeselin çekimi Atatürk'ün özel isteğiyle oldu. Atatürk'ün Cumhuriyet'in 10. kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir belgesel çekilmesini istemesi üzerine Sovyetler Birliği'ne teklif götürüldü ve genç yönetmen Sergey Yutkoviç Türkiye'ye gelerek belgeselin çekimlerine başladı. Belgeselde Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınması ve yaralarını sarması Ankara özelinde anlatıldı. Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye-Sovyetler Birliği dayanışmasının vurgulandığı belgeselde Cumhuriyet'in 10. kuruluş yıldönümü törenlerinin de geniş bir biçimde yer alıyor. Belgesel sinema tarihi açısından büyük önem taşıyan Türkiye'nin Kalbi Ankara'da 10. yıl Marşı'nın yanı sıra Sovyetler Birliği Milli Savunma Bakanı Voroşilov'un Türkiye'yi ziyaretiyle ilgili olan bölümünde Enternasyonal Marşı da çalınıyor. Belgesel, Cumhuriyeti anlatan ilk belgesel olması açısından da büyük önem taşıyor. 1969 yılına kadar kimsenin pek fazla bilmediği belgesel TRT'deki gösterimi sırasında TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak'ın TRT'yi basmasına ve filmi engellemesine neden oldu. Atatürk'ün ölümünün 31. yıldönümü dolayısıyla 10 Kasım 1969'da TRT'nin özel yayını sırasında gösterilen filmin ardından TRT Program Daire Başkanı Mahmut tali Öngören'in görevine önce ara verildi ardından görevinden atıldı. O gecenin yayın sorumlusu gazeteci Varlık Özmenek ise disiplin cezasına çarptırıldı ve 12 Mart'ın ardından o da TRT'den atıldı.
Özmenek, 10 Kasım 1969'da programın nasıl yayından kaldırıldığını ve yaşadıklarını ANKA'ya anlattı. O gece Atatürk'le ilgili özel bir yayın paketi hazırladıklarını ve paketin sonunda da “Türkiye'nin Kalbi Ankara” belgeselinin göstermeyi planladıklarını söyleyen Özmenek yaşadıklarını geceyi şöyle anlattı: “Filmi bilen ve bulan kişi benim. Sovyetler Birliği Elçiliğinden istedik onlar da filmin orijinalini bulup bize getirdiler. Filmin gösterildiği sırada biz yayın odasındaydık. Ben yayın sorumlusu Mahmut tali Öngören de Program Dairesi Başkanıydı. Televizyon yayınlarını o dönemde Mithatpaşa Caddesi üzerinde bir apartmanda yapıyorduk. Filmin ortalarına doğru TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak stüdyoya geldi ve ‘Bu film ancak Moskova'da seyrettirilebilir. Yayını kesin' diyerek yayını durdurdu. Bu olay galiba dünya televizyon yayıncılık tarihinde de bir ilk oldu. Adnan Öztrak geldiği zaman ben anladım ki filmi bilmiyor. Oysa film Atatürk'ün ricası üzerine çekilmişti. Türkiye o zamana kadar 10. yıl marşını bile bilmiyordu, bu filmle birlikte öğrendi. Şimdi bu marş banka reklamlarında bile çalıyor. Öbür gün yer yerinden oynadı ve savcılık hareket geçti. Diğer gün de TRT Yönetim Kurulu toplandı. Mahmut Bey'in görevine ara verildi bana da disiplin cezası verildi. Savcılık ise daha sonra takipsizlik verdi.”
Özmenek, yayın durdurmanın özerk, demokratik yayıncılığa karşı ve özgür düşünceye karşı acımasız ve vandal bir olay olduğunu söyleyerek kendilerine bunu yapanların hala özür dileyebileceğini belirtti. TRT yayınlandığında olay olan ve yayını durdurulan belgeselin yıllar sonra Çankaya Köşkü'nün internet sitesinde yayınlanmasını olması gereken bir uygulama olarak değerlendiren Özmenek, “Film Cumhuriyet'in kurucusunun isteği üzerine yapılmış ve dünya belgeselcilik tarihinde de önemli bir yeri var. Hem sinematografik anlamda, hem kültürel ve tarihsel olarak önemlidir. Bugün Çankaya'nın sitesinde olması sadece olması gereken uygar bir davranıştır, uygar bir işlemdir”
(http://www.tccb.gov.tr/sayfa/ata_ozel/video/)
Türkiye'nin Kalbi Ankara Türü: Belgesel, Yapım Tarihi: 1934, Yönetmen: Sergey Yutkeviç, Lev Oskaroviç Arnstam
4 Eylül 2008 Perşembe
Şehit Kızı / Ümit Zileli
Telefondaki ses çok çekingen ve bir o kadar da çekingendi:
- Ümit Bey'le mi görüşüyorum?..
- Benim, buyrun?..
- Ben, Kader Gündüz...
İsim hiçbir şey ifade etmemişti. Tam anımsayamadığımı söylemek üzereyken o tamamladı:
- ŞehitTuran Gündüz'ün kızı!..
Önce zaman durdu!.. Sonra, 22 yıl önceye, 20 Şubat 1986, Tunceli, "Geyiksuyu Karşılar Köyü Operasyonu"na gidiverdim ...
Karşılar köyünde biri kadın üç PKK'li teröristin saklandığı ihbarı Jandarma Komando Tugay Komutanı Osman Çitim'e sabaha karşı ulaştırılmıştı. Plan son derece basitti: Dört, beş ve altıncı bölük timleri unimoglarla karayolundan Geyikşuyu' na ulaşarak Karşılar köyünü çembere alacak, Özel Tim ise iki helikopterle köye havadan baskın yapacak, teröristler Özel Tim'in elinden kurtulmayı başarsalar bile bu kez diğer timlerin eline düşeceklerdi.
- Maalesef öyle olmadı!..
Tugayda destek kuvvet olarak yalnızca benim komutamdaki karargah bölüğü kalmıştı .. Önce komando timleri gitmiş, ardından da yaklaşık 2 saat kadar sonra on altı Özel Tim elemanını taşıyan helikopterler havalanmıştı. Telsizden ilk haber operasyon başladıktan yarım saat sonra geldi:
- Bir şehit vermiştik! ..
Saatler geçtikten sonra gerçek, içinde Turan Gündüz'ün cesedi ve yaralı bir eri taşıyan helikopterle birlikte ulaştı:
- Teröristler kaçmıştı!.
***
Olayın tamamını sabaha karşı, Özel Tim dönünce öğrendik ...
Hepsi yarı donmuş, bitkin ama öfkeli ve hınç doluydular. Operasyonun can damarı sayılan zamanlamada yapılan bir hata her şeyi mahvetmişti:
- Karayoluyla giden birlikler bölgeyi kuşatamadan. helikopterler Karşılar köyüne ulaşmıştı ..
- İlk helikopter Özel Tim'i köyün epeyi gerisine bırakırken, diğer helikopter tam teröristlerin gizlendiği evin alt tarafına bırakmış ve açılan ateş sonucu Özel Tim Kürtçe Tercümanı Turan Gündüz şehit olmuştu.
- Teröristlerin üzerinde beyaz kar elbiseleri, onun da üzerinde bildiğimiz naylon vardı. Yani hem karın üzerine yattıklarında görünmez oluyorlar, hem de naylon sayesinde kayabiliyorlardı. Buna karşılık birliklerin üzerinde haki renkte kazak ve parka vardı. Yani en elverişli şekilde görülebiliyorlardı.
Takip akşama kadar devam etmiş, bazen aradaki mesafe 20-30 metreye kadar inmişti. Beşinci Bölük Komutanı Arif Üsteğmenin tüfeğine çarpıp seken bir kurşun yanındaki eri yaralamıştı. (Sevgili Arif Üsteğmenim şimdi Tuğgeneral ve Şırnak'ta görev başında!) üç teröristse kaçmıştı...
Helikopter tugay pistine indiğinde herkesin gözleri yaşlıydı. Göz çukurlarına dek ter, çamur ve öfkeye bulanmış iki Özel Tim astsubayı dışarıya atladı. Hemen ardından bir sedye uzandı gecenin ayazına doğru ... Üzerinde gencecik bir bedeni taşıyordu ... Daha 20'li yaşlarının başındaki Turan Gündüz’ün şehit bedeni…
- Ağlayarak selam durduk ...
***
Kader, babasının şehit olduğu tarihten iki ay sonra, 22 Nisan 1986'da dünyaya geldi .. Babasını yalnızca resimlerinden ve bölük pörçük anılardan tanımaya çalışmıştı... Ve 22 yıl sonra bir gün babasının asteğmenine ulaşmaya karar verdi...
Kader'le hemen buluştuk. Karşımda 22 yaşında, Anadolu Üniversitesi iletişim Fakültesi son sınıf öğrencisi pırıl pırıl bir şehit kızı duruyordu ... Uzun uzun konuştuk. Ona babasını ve o günü anlattım ... Sonra o günü bizzat operasyonun içinde yaşamış olan Mustafa Gün Asteğmen, sanki malum olmuş gibi aradı, onunla da konuştu. Kader'den ayrıldıktan sonra Mustafa'yı aradım. Şu karara vardık:
- Artık ortak bir kızımız var! ..
Peki, ben bu buluşmayı niçin anlattım? .. Çünkü, Türkiye' de binlerce Kader var ve her gün yeni Kaderler katılıyor onlara ... O aziz şehitlerin çocukları ... Bir şeyi daha anlatmak için yazdım:
- Bu vatan kimilerinin zannettiği gibi, hiç ama hiç ucuz değil!..
27 Ağustos 2008 Çarşamba
BÜYÜK TAARRUZ - 26 Ağustos 1922, Saat: 05.30 / Kemal OCAK
5 Haziran 2008 Perşembe
Sarıtekeli Aşiretinden Yörük Ali Efe...
Yörük Ali Efe
"Bir fert ne kadar yüksek ve kahraman olursa olsun, "millete iyilik yaptım" diyemez ancak "hizmet ettim" diyebilir" Yörük Ali Efe
Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Apti, annesi yine Yörüklerin Atmaca Aşireti'nden Fatma’dır. Yörük Ali 19 yaşına geldiğinde, Aydın (il) dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin gurubuna katılmak istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek guruba alındı. Kısa zamanda Efe’nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak gurupta ikinci adam konumuna yükseldi. Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine Yörük Ali Efe olarak gurubun başına geçti.
Yörük Ali Efe 1919 senesinde dağdan indi. O sıralar düşman İzmir’i, ardından Aydın ve Nazilli’yi işgal etmişti. Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe ve bazı arkadaşları, Aydın İli’nin Çine ilçesi Yağcılar köyünde toplanarak, Yörük Ali Efe ve arkadaşlarının 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ve Atça arasındaki Malgaç deresinin üstünden geçen Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki Yunan karakoluna baskın yaptılar. Baskın sonunda karakol tümüyle imha edildi, cephane ve erzaklar ele geçirildi.
Daha sonra 7. Tümen kumandanı Şefik Aker’in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca Aydın, Yörük Ali Efe emrindeki kuvvetler tarafından kurtarılmıştır. Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen düşman ordusu Aydın’ı ikinci kez işgal etmiştir.
Düzenli ordunun kurulması üzerine Yörük Ali Efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir gurubu her ferdinin istek ve sevgisiyle orduyla bütünleştirmiştir.
Cumhuriyet döneminde Yörük soyadını alan Ali Efe, Kurtuluş Savaşından sonra altı sene İzmir’de yaşadı, 1928 senesinde, Kurtuluş Savaşında bir süre karargahı olan Yenipazar’a taşındı. 1951 senesinde, İzmir'de geçirdiği tramvay kazasında bacaklarını kaybetmiş, 1953 yılında tedavi için gittiği Bursa’da ölmüştür.
Yörük Ali Türküsü
Aydın ve Havalisi Kuvayi Milliye Umum Kumandanı Demirci Mehmet Efe
Milli Mücadele kahramanlarından olan Demirci Mehmet Efe 1885 yılında Aydın'da doğdu. Babası, Nazilli'nin Pirlibey köyünde demircilik yaptığı, kendisi de onun yanında çalıştığı için "Demirci" lakabıyla anılırdı; sonradan bu lakabı kendisine soyadı seçti. I. Dünya Savaşı'nda askere alınan Demirci Mehmet, İzmir'deki 5. Depo Alayına verildi. Fakat ermeni asıllı bir subay(Yüzbaşı) tarafından hakarete uğrayınca dayanamayıp askerden kaçtı. Köyüne dönen demirci, burada rahat durmayınca Çakırcalı Mehmet Efe tarafından Ödemiş'in Fata köyüne imam olarak gönderildi. Çakırcalı'nın ölümünden sonra Yanık Ali Efe çetesine katılan Demirci cesareti gözüpekliği sayesinde çete içinde önemli bir konum aldı ve kısa zamanda Aydın ve Ödemiş havalisinde zorlu ve amansız bir efe oldu. Ödemişli Gökdeli Zeybek'in çetesine katıldı. Bir süre sonra kendisi de ayrı bir çete kurarak eşkıyalık yapmaya başladı ve güvenlik kuvvetlerini bir hayli uğraştırdı.
Yunanlılar İzmir'e çıkıp, Aydın'ı da ikinci kez işgal edince, Demirci Mehmet Efe 200 kişilik çetesiyle 11 Temmuz 1919'da Aydın Cephesi'ndeki milli kuvvetlere katıldı. Aydın'da katıldığı bir çarpışmadan sonra Aydın cephesi Kuvayı Milliye komutanı olan Mehmet Efe, düşmana yapılan baskınlarda büyük rol oynadı. Sökeli Ali Efe'nin Denizli'de öldürülmesine kızarak Denizli'yi bastı ve pek çok kişiyi kuşuna dizdi.
22 Haziran 1920'de başlayan genel Yunan saldırısı üzerine Eğridir, Isparta dolaylarındaki dağlara çekilen Demirci Mehmet Efe'nin, Kuvayı Milliye ile düzenli ordu arasında başlayan çekişme sırasında Çerkez Ethem'le haberleşmesi şüphe uyandırdı; 15-16 Aralık 1920'de Refet Bele'nin süvari birliklerinin baskınına uğrayan Demirci Mehmet Efe kuvvetleri dağıldı, kendisi beş on kişiyle kaçıp kurtuldu. Sonradan Hükümet'e sığınarak bağışlanan Mehmet Efe, savaş sona erince Nazilli'ye yerleşti ve ölümüne kadar sakin bir hayat yaşadı.
“Aydın ve Havalisi Kuvayi Milliye Umum Kumandanı Demirci Mehmet Efe kardeşime: Kahraman efelerinizi size gönderiyorum. Aydın’ın bu doğru özlü ve fedakar evlatları, Bolu ve Düzce havalisinde memleketimizi gavurların esaretine düşürmeye çalışan hainleri pek kahramanca ve fedakarca bastırdılar. Vatanımıza büyük hizmetler ifa ettiler. Allah iki cihanda aziz etsin. Kendilerine ve umum kumandanları olan zat-ı alinize Büyük Millet Meclisi’nin kalbi ve samimi teşekküratını takdim eder, gözlerinizden öperim. Kardeşim efendim..."
Ankara, 11 Haziran 1920
İmza: Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal
3 Haziran 2008 Salı
Efeler, Efeler, Bizim Efeler...- Efeler ve Zeybeklik Hakkında / Mehmet EKİZOĞLU
Zeybeklik son dönemde bir yandan popüler bir nostaljik öğe haline gelmiş gibi görünmesine karşın, diğer yandan da toplumu baskı altına almış olan bilgisizlik ve yüzeysellik akımı nedeniyle genel kabullenmeler ve yapıştırılmaya çalışılan yaftalardan da büyük zarar görmektedir.
31 Mayıs 2008 Cumartesi
Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır / Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri
24 Mayıs 2008 Cumartesi
Vakıflar Yasası ve Türkiye Cumhuriyeti Tapu Senedi
Vakıflar Yasasında Değişiklik Yapılması isteğinin Gerçek Sahibi, ABD ve Avrupa Birliği’dir.
Vakıflar Yasasında Yapılan Değişikliğin Gerekçesi, Avrupa Birliğine Uyum Sağlamamız içindir.
Ancak, Avrupa Birliği Müktesebatında Ortak Bir Vakıf Hukuku Bulunmamaktadır.
Hiçbir Avrupa Ülkesinde de (Yunanistan hariç) Azınlık Vakfı Düzenlemesi Bulunmamaktadır.
***
Kendilerinde Olmayan Din ve Irk Esasına Dayalı Vakıflar, Neden Türkiye'de Olmalı?
BUNU HİÇ DÜSÜNDÜNÜZ MÜ?
Din ve inanç Özgürlüğü Adına Çıkarılan Vakıflar Kanunu Neler Getiriyor ?
• Cumhuriyet devrimimizin yasakladığı din ve ırka dayalı "eski vakıflar" canlandırılmakta ve güçlendirilmektedir. Bu vakıflara her türlü faaliyette bulunma
Olanakları tanınmaktadır, .
• Lozan Antlaşması ile mal ve mülk varlıkları dondurulan ve faaliyetleri sınırlandırılan Hıristiyan azınlık cemaat vakıfları da yeniden canlandırılmaktadır,
• Hıristiyan azınlık cemaat vakıflarının, eskiden sahibi oldukları malları ve mülkleri geri isteme hakki kazanmalarına yol açılmaktadır,
• Bu vakıflar, sınırsızca mal ve mülk edinebilecekler, ülkemizde ve yurt dışında faaliyet gösterebilecekler,
• Yabancı ülke yurttaşları, ülkemizde serbestçe yeni vakıf kurabilecekler, kurdukları vakıflar adına istedikleri kadar arazi ve bina satın alabilecekler, ~. Tüm dini ve yabancı vakıflar, yurt içinde ve dışında istedikleri sayıda şube açabilecekler, bu yerlerde kiliseler kurabilecek ve Hıristiyanlık propagandası yapabilecekler,
• Bu vakıflar okul ve hastane açabilecek, ticari faaliyetlerde bulunabilecekler ve propagandalarını yapabilecekler,
• Bu vakıflar, yurt dışından istedikleri kadar yârdim ve bağış alabilecekler,
• Yine bu vakıflar, siyasal nitelikli faaliyet gösterebilecek ve siyasi partileri destekleyebilecek ve ortak hareket edebilecekler,
• Sonuçta, Türkiye'mizin birçok kösesinde Vatikan benzeri cemaat Devletçiklerinin oluşumuna zemin hazırlanmaktadır.
• Tüm bu koşullara karşılık, vakıflar üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
Denetim yetkisi çok sınırlandırılmakta, gerçekte uygulanamaz bir duruma getirilmektedir.
• Cumhuriyetimizin yurttaşlık temelinde oluşturduğu ulusal yapımız, din ve
ırk temeline dayalı cemaat-tarikat vakıfları yapılanması ile parçalanacaktır.
.. Yeni Vakıflar Kanunu,
Ülkemizin ve Ulusumuzun Çıkarlarına Aykırıdır.
Bu gerçekler, tüm yurttaşlarımıza mutlaka anlatılmalıdır.
GÖREV HEPİMİZİNDİR...
Sendikalar, Meslek Odaları ve Siyasi Partilerin örgütleri tarafından 5737 sayılı
Vakıflar Kanun hakkında, tüm yurttaşlarımızın bilgi sahibi olabilmesi için hazırlanmıştır.
Katkıları için Doç. Dr. Ali AKYILDIZ’, emeği geçen tüm arkadaşlarımıza
Ve Cumhuriyet gazetesine teşekkür ediyoruz.
• 14 Nisan Çalışma Grubu
• 14 Nisan Çağdaş Mühendisler Hareketi
• Akkav
• Akvil ve Atatürk Çizgisi Platformu
• Anadolu Eğitim Sendikası
• Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu
• Ankara Kız Liseliler Derneği
• Ataçag Oluşumu Derneği
• BCP Ankara İl Başkanlığı
· Birkaç Kişiyiz Derneği
• CHP Ankara İl Başkanlığı
• Cumhuriyet Gazetesi Okurları (Cum ok - Ankara)
• Cumhuriyet Kadınları Derneği
• Çağdaş Drama Derneği
• Çağdaş Yasamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi
• Çayyolu Platformu
• Eğitim İş Sendikası
• Hacıbektaş Yüksek Öğrenim Kurumlarına Yârdim Derneği
• Hukukun Egemenliği Derneği
• İP Ankara İl Başkanlığı
• İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği
• İstanbul Sivil Toplum Kuruluşları Birliği
• Kadın Dernekleri Federasyonu
• KESK Sendikal Birlik
• Köy Dernekleri Federasyonu
• Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı
• Memleket Sevdalıları Derneği
• Müzik Öğretmenleri Derneği
• NÜSED
• SHP Ankara İl Başkanlığı
• Türk Kadınlar Birliği
• Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD)
• Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)
• TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
• Toplumsal Güç Birliği
• Tüketici Hakları Derneği
• Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
• Türk Mühendisler Birliği Derneği
• Türkiye Gençlik Birliği
• Ulusal Birlik Hareketi Platformu
• Ulusal Eğitim Derneği
• Yerel Yönetim Eğitim Araştırma Derneği
30 Nisan 2008 Çarşamba
Mustafa Kemal ATATÜRK'den Türk Ulusuna vasiyet gibi söylemler:
“ Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…
Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur...
Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar. “ Mustafa Kemal
Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları – Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi ..................................................................
Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı konuşma:
Şubat 1933'ün ilk günlerinde Bursa Ulucami' de toplanan 100 kadar kişi camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk olayın hemen ardından Bursa'ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırada bir kişi Atatürk’e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü...". Atatürk'ün hemen konuşmakta olan kişinin sözünü kestiği ve günümüzde "Bursa Nutku" diye anılan konuşmayı yapmıştır.
Bu konuşmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi" adlı kitabında şu yorumu yorumu yapar: "Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlardan kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır."
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu yargılayacaktır.
Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk'%C3%BCn_Bursa_Nutku ..............................................................
Yüksek Türk... Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.” (Mülkiyeliler’e hitabından, 11 Ocak 1935)
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir.” (1 Mart 1922 TBMM açış konuşmasından)
“Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.” (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, s.543)
“Kudretsiz dimağlar, zayıf gözler, hakikatı kolay göremezler. O gibiler Büyük Türk Milleti’nin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardır. Fakat zaman bütün hakikatleri en geri olanlara dahi anlatacaktır. Milletimizi vehimlerden kendini kurtarmağa muktedir hale getirmeye çok çalışalım.” (19 Ekim 1925, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri, s. 27)
“Gerçekleri bilen, kalbinde ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.” (Büyük Nutuk)
"Hangi istikbal vardır ki, ecnebilerin nasihatlarıyla, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemistir." "Bilelim ki, Milli benliğini yitirmiş uluslar, başka uluslara yem olurlar." Mustafa Kemal ATATÜRK 06 Mart 1922
M. Kemal ATATÜRK için dediler ki:
“ Uluslar arası Anlayış ve Barış Yolunda Çaba Harcamış Üstün Bir Kişi, Olağanüstü Bir Devrimci, Sömürgecilik ve Emperyalizme Karşı Savaşan İlk Lider, İnsan Haklarına Saygılı, Dünya Barışının Öncüsü, İnsanlar arasında Renk, Din, Irk Ayrımı Gözetmeyen Eşsiz Devlet Adamı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu… “ UNESCO KARARI 1979
(1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır): 'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi. (D. Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922) Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir. (Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933) Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir.' (ATHİNAİKA, Atina, 12 Kasım 1938) 'Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı: Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulmadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapmadı. İlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir.' (Tipos Gazetesi) İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırıp bizi de yenince,, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nun gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik. (1938) (Yorgi PESMAZOĞLU, Yunan Ekonomi Başkanı) Çok, pek çok devrimciler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret ettiği ve muvaffak olduğu şeyi yapmadı.' (Messager D'Athenes, Yunanistan Gazetesi, 11 Kasım 1938) Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamın ismini hakedecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin zekâsı ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne getirmiş, böylece yeni Türkiye'nin yaratıcısı olmuştur. (Yugoslavya, Politika Gazetesi, 11 Kasım 1938) Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemezmiyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım? (Habib BURGİBA, Tunus Devlet Başkanı, 1965) Atatürk, tarihin her devresi için, insanlığın bir mucizesidir. (Suriye) Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır. (ELEYYAM Gazetesi, Şam- 1938) Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milleti'nin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşda hayata gözlerini kapadı. (Elifba Gazetesi, Şam- 1938) O'nun ölümü, dünya için de derinliği ölçülmez bir kayıptır. (Sovyetler) Adı, Türk Milleti'nin millî kurtuluş savaşında ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet sıkı bir surette bağlı olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır. Türk Milleti'nin en samimi dostları arasında bulunan Sovyetler, zamanımızın bu örneksiz devlet adamının öneminden dolayı derin bir acı içindedirler. (İzvestia Gazetesi, Moskova, 1938) Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış bir insandır. Ben, O'nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anayı, yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı'ya ders verdiğini nasıl unuturum. (Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi, Prenses Aleksandrina) Romanya'da Atatürk'ün ölüm haberi geldiği gün, bütün okullarda dersler tatil edildi. (Romanya-Rador Ajansı: Bükreş) Milletimiz, en büyük Türk'ün karşısında kederli bir saygı ile eğilmektedir. (Romanya) Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz O'na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır. (Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938) Uzun bir yol aşılmış, yüce bir eser ortaya konmuş, bir çok zaferler elde edilmiştir. Bütün bunlar Atatürk'ün eseridir. (Polanya, Kurjer Warzavski Gazetesi) O, Türkiye'yi kurmakla bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hind Müslümanları bugünkü durumlarına hâlâ razı olacaklar mı? (Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaşkanı, 1954) Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik. (İkbal, Pakistan Millî Şairi) 'Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.' (El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938) Türkler, Atatürk'ü olağanüstü bir tutkunlukla seviyorlar. Bursa'ya giderken trende rast geldiğim bir çocuğa İstanbul veya Ankara'dan hangisini sevdiğini sordum. Çocuk Ankara'yı sevdiğini söyledi. Nedenini sorduğumda: 'Ankara'da Atatürk bulunduğu için..' cevabını verdi. (Mısır, El Bela Gazetesi) Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği isbatlayan ilk adam olmuştur. (Eski Ujsag. Macar.) Budapeşte, 20 (a,a) - Macar ajansı tebliğ ediyor: Başvekil İmredi, Atatürk'ün cenaze törenini yapılacağı 21 Kasım Pazartesi gününü Macaristan'ın millî yas günü sayarak bütün memlekette resmi binalara siyah bayraklar çekilmesini emretmiştir. Harbiye Nazırı ve Budapeşte Belediye Reisi de, askeri binalar ve belediye binaları için aynı kararı almışlar ve Belediye Reisi ayrıca, halkı da siyah bayrak çekmeye dâvet etmiştir. (Namzetti Ujsang Gazetesi, Budapeşte-1938) Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir. (An Nahar, Beyrut) Yüzyıldanberi Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider. (The Japan Chronicle, Kobe) 'Hayatının sonuna kadar milleti'nin mutlak güveni ile kurduğu devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi görülmemiş bir karakter örneğidir.' (Comte Carlo Sforza, İtalya Eski Dışişleri Bakanı) Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz seziş ile hasımlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç yılda memleketine yalnız askeri, aynı zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazandırdı. (F. Perrone Di San Martino, İtalyan Yazarı) 'Atatürk'ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetti.' (Gazeta Del Popolo Gazetesi, İtalya, 11 Kasım 1938) (Lozan Üniversitesi salonunda, Lozan Türk Talebe Cemiyeti'nin hazırladığı törende.) 'Siz Türk gençleri, bugün Büyük Şef'inizi kaybettiğinizden dolayı ne kadar ağlasanız haklısınız. Üniversite, sizin bu büyük yasınıza katılmaktadır. Atatürk'ün bu Büyük Adam'ın hayatını burada az bir vakit içinde bildirmeye imkân yoktur. Bu dâhinin, vatanının tarihinde işgal ettiği parlak sayfaları size hatırlatmak isterim. Türkiye'yi yaratan, tarihimizin bu en Büyük Adam'ın başımı en derin hürmetle eğerek selâmlarım.' (Profesör MORRF) 'Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.' (İsviçre) Modern Türkiye'nin yaratıcısı Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yaptıkları İsveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderliği altında Türkiye'nin kalkınmasını, fevkâlâde ileri hamlelerini hayranlıkla takibettik. Atatürk'ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla Türkiye, içinde bulunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temeller üzerine yerleştirilmiştir. (ERLANDER, İsveç Başbakanı) 'Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılâpçı olmuştur.' (Ben Gurion, İsrail Başbakanı, 1963) 'Atatürk, askeri dehâ ile devlet adamı filozof dehâsını toplamıştır.' (İspanya) İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk'ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar. (Tahran Gazetesi, İran, 1939) Atatürk'ün ölümü dolayısı ile Kraliyet Sarayı Şehinşâhi ve hükümet bir ay resmî yas ilân etmiştir. Majeste Şehinşah, gömme töreninin sonuna kadar İran'da askerî ve resmî binalar üzerinde ve yabancı ülkelerdeki İran temsilciliklerinde bayrakların yarıya indirilmesini emir buyurmuşlardır. Bu irade-i Şehinşahî bugün bütün gazetelerde ilân edilmiştir. (Tahran) Bugün Türkiye, büyük ve yeni bir memlekettir. Ve savaş sonrasının dehşet, sefalet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye, Atatürk'ün dimağında vücut bulmuştu. O, bu Türkiye'yi kendi elleriyle dünyaya getirdi. (Dela Mail Gazetesi) Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır. (İngiliz, Daily Telgraph Gazetesi) Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk. (Bayan Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı) Denilebilir ki onsuz, İslâm alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti. (Fransız, Berthe Georges-Gaulis) Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir. (Fransız Gazetesi Sanerwin) Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı. (L'Illustration, Fransa) 'Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.' (National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938) Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal'i mutlaka kıskanırdı. (Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958) 'Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.' (Çin) 'Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük Ata'sının ölümü, yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.' (Çin Basını) 'Hiç bir ülke, Atatürk'ün Türkiye'sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde görmemiştir. Bugünün Türkiye'sinin tarihi Mustafa Kemal'in tarihidir.' (Dness Gazetesi, Bulgaristan, 11 Kasım 1938) Türkiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk'tür. (Libre Belgique Gazetesi) Bir yenilginin uçurumuna düştüğü halde, ilkin neticesiz sanılan İstiklâl Mücadelesini yapan Türk Milleti, önünde saygıyla eğilmeden bu satırlara son veremez. Zafer neşesiyle kendinden geçmiş bir diplomasinin kararını 'hayır' diyerek yırtmak ve yüzlerine fırlatmak örneğini biz Almanlar, Türklere borçluyuz. (Alman Askeri Dergisi Vissen Und Vehr) Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır. (Franklin ROOSEVELT, A.B.D. Başkanı)