Demirci
Mehmet Efe, Yunan birliklerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgali
ile başlayan süreçte, Kuva-yı Milliye bünyesinde faaliyet
gösteren çete reislerinin en önemlilerinden biridir.
1883
tarihinde Nazilli’nin Pirlibey köyünde Demirci Süleyman Efendi
ve Ayşe Hanım’ın en büyük çocukları olarak dünyaya
gelmiştir. Medrese hayatını tamamlayamadığı için okumayı
bildiği halde, yazmayı bilmemektedir. Babası kendi sanatı olan
demirciliğe başlatmak istediyse de bunda başarılı olamamıştır.
Ava meraklı olan Mehmet çocukluk ve gençlik dönemlerinin çoğunu
av yaparak geçirmiştir. Babasının demircilikle uğraşması ve bu
isimle tanınması nedeniyle halk arasında “Demirci” lakabıyla
bilinmiştir. Demirci Mehmet Efe’nin İzmir’de 17.
Kolordu’ya bağlı 5. Depo Alayı’nda askerliğini yaptığı
sırada komutanı olan bir Ermeni Yüzbaşı’dan dayak yemesi
sonrası firar ederek çetecilik hayatına adım atmıştır. Demirci
Mehmet Efe, askerlik yaptığı dönemde Nazilli’de bir meyhanede
bir kavgaya karışmıştır. İlk cinayetini de bu dönemde işlemiş
ve firar etmiştir. 6 ay kadar da müezzinlik yapmış, en sonunda da
Ödemişli “Gökdeli” isimli bir çete reisinin emrine girerek
Milli Mücadele yılarına kadar sürecek olan kesintisiz çetecilik
hayatına başlamıştır.
Demirci
Mehmet Çakırcalı ve Yanık Efe’nin kızanları arasında da
bulunmuş zekası, cesareti ve gözüpekliği sayesinde çete içinde
konumunu yükselterek kızanlıktan efeliğe kadar yükselmiştir.
Güvenlik ve asayiş’in bozulduğu I. Dünya savaşı ve mütareke
yıllarında, Aydın, Ödemiş, Denizli dağlarında kendi zeybek
çetesi ile gerçekleştirdiği eylemlerle hükümet güçlerine zor
anlar yaşatmış olan Demirci Mehmet Efe Tavas baskını ile
tanınmıştır. Bu süre boyunca kalabalık çetesiyle dağlarda
eşkıyalık yaparken sık sık bölgenin diğer Rum eşkıya
çeteleriyle de mücadele içinde olmuştur.
Mütareke
imzalandığında Batı Anadolu’da dağlarda dolaşan çetelerden
biri de Demirci Mehmed çetesiydi. Milli Mücadele yıllarında
adından sıkça söz ettirecek olan çete, daha önce birçok vukuat
işlemişse de ele geçirilememişti. Eşkıyalığın ortadan
kaldırılması amacıyla 30 Mart’ta Nazilli’de oluşturulan
Nasihat Heyeti kaza dâhilinde eşkıyalık yapan çetelere teslim
olmaları için gerekli nasihat ve telkinlerde bulunmuştu. Demirci
çetesi ve Ortakçılı Mehmet Efendi çetesi de bütün çete
üyeleriyle birlikte teslim olacaklarını bildirmelerine karşın
son anda vazgeçmişler, jandarma müfrezeleriyle girdikleri
çatışmanın ardından tekrar dağa çıkmışlardı. İzmir’in
işgali sonrası geçen 3 aylık süreçte Demirci Mehmet Efe çetesi
bütün uğraşlara rağmen bir türlü ele geçirilememiştir.
Demirci
Mehmet Efe’nin Hükümetten çetesi ve kendisiyle ilgili af
beklentisi nedeniyle Kuva-yı Milliye hareketine sempati duysa da
katılımı karşılıklı güven sorunu nedeniyle zaman almıştır.
İzmir’in işgalinden beri yaşanan gelişmeleri yakından takip
eden, bilgi sahibi olan Demirci Mehmet Efe, 18-19 Mayıs 1919 akşamı
Nazilli’nin Pirlibey ve Uzgur köyleri arasındaki Sünnetçi
Durmuş Ali’ye ait çiftlik evinde Cevat Sökmensüer, Küçük
Yusuf Bey, Hacı Hilmizade Yusuf Bey’in talebi ve çabası sonucu
Kuva-yı Milliyeye katılma konusunda ikna olmuştur. Daha sonra
görüştüğü Galip Hoca (Celal Bayar) ve Rauf Bey’in (Orbay)
telkinleri de Milli Mücadeleye katılma sürecini hızlandırmıştır.
İzmir’in
işgali Yunan birliklerinin ilerleyişi, bölgede Müslüman Türk
halkına zulmü, İstanbul hükümetinin kayıtsızlığı, başta
Yörük Ali Efe olmak üzere kimi çetelerin Kuva-yı Milliye’ye
katılarak gerçekleştirdikleri Malgaç ve Erbeyli baskınları gibi
gelişmeler, Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye katılması
üzerinde etki yapmıştır. Demirci Mehmet Efe, farklı yorumlara
neden olan Bozdoğan ve Karacasu baskınları ile o tarihlerde Milli
Mücadele’yi takip ettiğini belli etmiş, fakat mücadelenin
dışında kalarak yarattığı korku ve endişe ile dikkat çekmeye
başlamıştır. İzmir’in işgali sonrası Nazilli Jandarma
Komutanı Nuri Bey’i köyüne davet ederek gelişmeler hakkında
bilgi almış, Nuri Bey’in kendisini mücadeleye davetine,
hazırlığını yapar yapmaz katılacağını belirtmiştir. Demirci
Mehmet Efe önce işgaller karşısında birliklerinden ayrılıp
çekilmekte olan askerlerin silahlarını alarak işe başlamış,
ardından iane ve iaşeyi meşru yollarla karşılayamayacağını
anladığında Bozdoğan kasabasını basarak kasabadaki mahkumları
maiyetine almış, jandarmanın silahlarına da el koymuştu.
Yunanlıların 19/20 Haziran 1919 tarihinde Nazilli’yi boşaltmaları
sonrası kasabada yaşanan yağma olayını Sarayköy müfrezesi
komutanı İsmail Hakkı Bey ile birlikte durdurmuştur. Bu
hareketi sonrası Nazilli- Bozdoğan- Karacasu hattında
faaliyetlerine devam etmiştir. Karacasu’da asayiş ve güvenin
kaybolması nedeniyle Karacasu Belediye Başkanı, Müftü ve halkın
ileri gelenleri kasabayı saldırılardan koruyabilmek amacıyla
hükümete değil, Demirci Mehmet Efe’ye müracaat etmişlerdir.
Demirci Mehmet Efe’de Denizli Mutasarrıfı Faik Bey’in aracılığı
ile bölgenin asayiş ve güvenliğini sağlaması karşılığında
arkadaşlarıyla kendisinin affını talep etmiştir. Haziran 1919
sonlarında başta Hacı Süleyman Efendi olmak üzere Nazilli’de
mücadelenin önde gelen isimleri Demirci Mehmet Efe’ye mektupla
müracaat ederek Kuva-yı Milliye’ye katılması yönünde davet
etmişlerdir. Mücadele için yeterince kuvvete sahip olan Demirci
Mehmet Efe, “hükümete olan güven” problemini kendisini
mücadeleye davet eden Hacı Süleyman Efendi’nin oğlunu,
Nazilli’nin önde gelen eşrafını bir süre için rehin alarak
aşmaya çalışmıştır.
Demirci
Mehmet Efe’nin cepheye katılışı ise Tire üzerinden Beydağ’a
inmek üzere hareket eden Yunan birliklerine sağ kolu Sökeli Ali
Efe’nin müfrezesinin Üç yol mevkiinde karşı koyduğu 3 Temmuz
1919 tarihidir. Kuva-yı Milliyenin Umurlu’da toplandığı
11 Temmuz 1919’da ise Demirci Mehmet Efe Sökeli Ali Efe, Zurnacı
Ali Efe, Rumelili Yaşar ve 2000 kişilik kuvvetiyle katılmıştır.
1919 Temmuz’unda 1894-1898 doğumluların silahaltına alınmasıyla
Aydın Cephesinde Demirci Mehmet Efe komutasında “Milli Menderes
Alayı” kurulurken, bu alayın dağ taburunu Yörük Ali Efe’ye
ait kuvvetler oluşturmuştur. Bu dağ taburu daha sonra Alay haline
getirilmiştir. Demirci Mehmet Efe, Köşk’te oluşturulması
gereken teşkilatlanma için kendisine yardımcı olacak olan ekibini
de hazır bulmuştur. Demirci Mehmet Efe’nin, 1919 senesi
Temmuz ayı başlarında Nazilli’de yüze inmesiyle başlayıp
Haziran 1920 sonlarına doğru Yunanlıların saldırısıyla sona
erecek Aydın Cephesi Komutanlığı dönemi, yaşamında dönüm
noktası olmuş, kanun kaçağı iken kanun uygulayıcısı konumuna
gelmiştir.
Yunanlıların
15 Mayıs 1919’da İzmir’le başlayan işgal hareketi, Kuva-yı
Milliye’nin direnişi üzerine Umurlu’da durmuştur. Yunan
işgalinin durmasıyla birlikte Aydın Kuvâ-yı Milliyesi bir
teşkilatlanma içerisine girmiştir. Kuva-yı Milliye güçlerinin
giderek artan sayısı karşısında cephenin sevk ve idaresi için
yeni düzenlemeler yapılmasına karar verilmiştir. Son düzenlemeler
ile cephede baş gösteren en büyük sorunlardan biri Yörük Ali
Efe ve Demirci Mehmet Efe arasında ortaya çıkan iktidar çekişmesi
olmuştur. Bu kavgayı körükleyen Köşk cephesine geldikten sonra
her geçen gün cephenin kontrolünü ele geçiren Demirci Mehmet
Efe’nin tutumu olmuştur. Demirci Mehmet Efe’nin Köşk cephesine
gelir gelmez hâkimiyeti eline alması Yörük Ali ve taraftarlarını
rahatsız etmişti. Önceden gelen husumetlerin de etkisiyle iki Efe
birbirlerine karşı daha çekingen, şüpheci ve birbirlerinin
işlerini baltalar hale gelmişlerdi. Efeler arasında çekişme
yalnız iki efe arasında değil, efeler ile subaylar arasında da
olmuştur. Miralay Şefik ve Celal Bey’lerin uzlaştırma
çabalarına rağmen Denizli ve Nazilli Heyet-i Milliyelerinin yanlış
tutumları da bu anlaşmazlığı körüklüyordu. 1919 Ağustos
ayının ilk haftası içinde Nazilli ileri gelenlerinin bulunduğu
bir grup, Demirci Efe’nin Köşk’teki karargâhına gelerek
hazırlattıkları mühürleri Efe’ye teslim ettiler. Mühürlerde,
“Aydın Mıntıkası Kumandanı Demirci Mehmet Efe”, “Cenubi
Aydın Mıntıkası Kumandanı Yörük Ali Efe”, “Aydın Zeybek
Ordusu Kumandanı Hacı Şükrü” yazılıydı. Bu mühürler
Kuva-yı Milliye liderlerinin gönüllerini almak için hazırlanmış
olmasına karşın, aralarındaki kırgınlığı ortadan kaldırmadı.
Üstelik ciddi derecede yetki çatışması da baş gösterdi.
Efelerin geçici de olsa barıştırılması ile Kuva-yı Milliye’nin
kendi içinde yaşayabileceği çatışmanın da önü alınmış
oldu.
Yunan
işgalinin Umurlu’da kalmasıyla birlikte, Köşk’te yoğun bir
teşkilatlanma faaliyeti yürütülmüştür. Demirci Mehmet Efe’ye
askeri işlerin yürütülmesinde cephede bulunan Albay M. Şefik
Bey, Nazilli Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Nuri Bey ve daha pek çok
subay yardımcı olurken, Heyet-i Milliyelerin teşkili ve eşrafla
olan ilişkilerde Çine Müftüsü Hacı Süleyman Efendi, Denizli
Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi gibi din adamları öncülük
etmiştir. Bölgedeki sivil teşkilatlanma önce 8/9 Ağustos 1919
tarihinde toplanan I.Nazilli Kongresi’nde ele alınmış, nihayet
19/23 Eylül 1919 tarihlerinde toplanan II. Nazilli Kongresi’yle
bütün yönleriyle ortaya çıkmıştır. Bu teşkilatlanma
içerisinde Demirci Mehmet Efe’nin kumandanlık mesaisinin büyük
bölümünü, Nazilli Heyet-i Merkeziyesi’nin aldığı kararları
uygulamak, uymayanları cezalandırmak ve bölgede asayiş ve huzuru
temin etmek teşkil etmiştir.
Demirci
Mehmet Efe’nin önderliğindeki “yerel teşkilatlanma” I.
Nazilli Kongresi’nden sonra belli bir düzene kondu. Cephenin
ihtiyaçlarını karşılamak için ne gerekiyorsa yapıldı. 1919
yılı Ağustos ayının yirmisine doğru, Jandarma Umum Komutanı
Ali Kemal Paşa, Aydın Kuvayı Milliyesini ortadan kaldırmak, bunu
başaramadığı takdirde ise Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa’nın
yürüttüğü milli hareket ile Aydın Kuva-yı Milliyesinin
birleşmesini engellemek için Denizli’ye gitmiş, oradan da
Nazilli’ye geçmişti. Demirci Mehmet Efe, Nazilli’ye giderek Ali
Kemal Paşa’yı tutuklamış, 5000 tüfek ve çok sayıda mühimmat
verilmemesi durumunda serbest bırakılmayacağını açıklamıştı.
Denizli Mutasarrıfı Faik Bey, Tavaslı Hüseyin Ağa’nın
girişimleri sonrası Ali Kemal serbest bırakılmış ve İstanbul’a
dönmüştür. 1919 yılı Ağustos ayı içinde İstanbul Hükümeti
tarafından faaliyetleri izlenen ve kontrol altına alınmak istenen
Demirci Mehmet Efe ile affedilmesi konusunda üst düzeyde yazışmalar
yapılmış, kendisine adamlar gönderilmiştir.
Demirci
Mehmet Efe Yunan mezaliminin Aydın Sancağında devam etmesi
karşısında suskun kalmayarak durumu Yunan Generali Nider’e de
aktarmıştır. Demirci Mehmet Efe bölgede yaşanan olayları
incelemek amacıyla Nazilli’ye gelen Tahkikat heyeti ile
rahatsızlığından ötürü görüşme olanağı bulamamış
yerine, Hacı Şükrü Beyi göndermiştir. Tahkikat Heyeti
Nazilli’deki mesaisini daha ziyade Türk ve Rum muhacirlerinin
durumu ve bunlara yapılan iaşe yardımı üzerinde yoğunlaştırdı.
Heyetin bu şekilde bütün unsurların meseleleriyle ilgilenmesi ve
onların ne gibi problemlerle karşılaştıklarını tespit etmeye
çalışması, özellikle Türk makamlarınca takdirle
karşılanmıştır. Demirci Mehmet Efe bölgede komutanlığı
sırasında İngiliz Albay İmling, Yüzbaşı Hadkinson, İtalyan
Yüzbaşısı Ferrari, İtalyan Teğmen Bozza ile de görüşmeler
yapmıştır. Demirci Mehmet Efe’nin cephenin ve bölgenin sosyal
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mektep başta olmak üzere,
saraçhane, matbaa, hastane, köprü vb. müesseselerin kurulması
yönünde de gayret sarf ettiği bilinmektedir Efe cephede yararlılık
gösteren efrada fakir ve fukaraya da para dağıtmıştır.
Umurlu-
Köşk hattında Kuva-yı Milliye’nin ihtiyaçlarının
karşılanmasına çalışan Demirci Mehmet Efe taleplerini çoğu
kez emir ve tehdide yönelik üslubuyla askeri ve mülki yöneticilere
ulaştırmıştır. Demirci Mehmet Efe’nin İstanbul hükümetinin
iradesini hiçe sayan tavrı hükümet nezdinde hoş
karşılanmamıştır. Resmi yazışmalardan anlaşıldığı
kadarıyla Heyet-i Temsiliye Yunan ve İtalyan işgal bölgesinde
görev yapan, İstanbul Hükümeti yanlısı mülki ve askeri
yöneticilerin Kuva-yı Milliye’ye taraf olmaları yönünde baskı
unsuru olarak Demirci Mehmet Efe’nin bölgedeki gücünden
yararlanmıştır. Bütün bunların yanında Heyet-i Temsiliye
Eskişehir’de Kuvâ-yı Milliye aleyhtarlığıyla bilinen bazı
kişilerin bölgeden uzaklaştırılması görevini de Demirci Mehmet
Efe’ye vermiştir. Demirci Mehmet Efe, İtalyan siyasetine yakınlık
gösteren Burdur eşrafından bazılarını da uygun bir şekilde
uyarmıştır. Nüfuz alanına dâhil olsun veya olmasın memleketin
neresinde Kuva-yı Milliye karşıtlığı görmüşse duruma müdahil
olarak bu tür teşebbüsleri bertaraf etmek isteyen Demirci Mehmet
Efe’nin tutumu düzenli ordu kuruluncaya kadar Mustafa Kemal Paşa
tarafından da desteklenmiştir.
Galip
Hoca, İttihat ve Terakki Fırkasının üyeleri olan ve kendisini
iyi tanıyan Denizli ve Nazilli müftülerinin referansları ile
Demirci Mehmet Efe’nin güvenini sağlamış, onun kısa süreliğine
de olsa müşavirliğini yapmıştır. Demirci Mehmet Efe önemli
meselelerde, güven duyduğu Galip Hoca’ya danışmadan artık bir
şey yapmamaya başlamıştı. Eylül ayı ortalarından itibaren
Nazilli’deki Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları, Demirci
Mehmet Efe’ye, Köşk’te İttihatçıların kendisini kontrol
altına aldıklarını, Galip Hoca’nın gerçek adının Mahmut
Celâl Bey olduğunu ve İttihatçılığını gizlemek için adını
değiştirdiğini söylemişler, ayrıca diğer İttihatçılar
hakkında da olumsuz değerlendirmelerde bulunmuşlardı. Karşı
propaganda etkisini göstermiş olacak ki Eylül 1919 sonlarında
Nuri Bey Demirci Mehmet Efe’nin danışmanlığına getirilmiş,
Galip Hoca Nazilli’den ayrılmış, Akhisar Milli Alay Komutanlığı
görevine gitmek zorunda kalmıştır. Binbaşı Hacı Şükrü
Bey’in de Kuvayı Milliye Komutanlığı görevine son verilmiş,
57’nci Tümen Komutanı Albay Şefik (Aker) Bey’ de istifa
etmiştir. Hürriyet ve İtilafçılar, Demirci Mehmet Efe’nin
bölgedeki nüfuz ve kuvvetinin bir göstergesi olarak ona “Aydın
ve Havalisi Kuva-yı Milliye Umum Kumandanı” unvanını vermişler
ve bu unvanı taşıyan bir de mühür takdim etmişlerdir. Demirci
Mehmet Efe’nin bundan sonra karargahını Köşk’ten Nazilli’ye
taşıyan Hürriyet ve İtilafçılar, Demirci Mehmet Efe’nin
Doğu’daki Mustafa Kemal hareketi ile irtibata geçmemesi ve Sivas
Kongresine delege göndermemesi için telkinde bulunmaya devam
etmişlerdir.
1919
yılı Eylül ayının sonlarına doğru toplanan II. Nazilli
Kongresi’nden sonra Demirci Mehmet Efe’nin önderliğindeki
teşkilatlanmaya çeki düzen verilmiştir. Demirci Mehmet Efe’nin
hakimiyet bölgesindeki en geniş katılımlı kongre olarak ön
plana çıkan bu kongreden sonra, Demirci Mehmet Efe’nin karargahı
da bu düzenlemelerden nasibini aldı. Kurulan “Hareket-i Harbiye
Reisliği”nin başına getirilen Tahir Bey, cephede askeri işlerin
başına getirildi. Kongre başkanlığını yürüten Nuri Bey,
Demirci Mehmet Efe’nin müşavirliği görevini üzerine aldı. Bu
kongre sırasında Doğu’daki Mustafa Kemal hareketi ile irtibata
geçilip geçilmeyeceği meselesi tartışıldı. Kongreye katılan
Muğla delegelerinden olan Mutasarrıf Hilmi Bey, kısa zamanda
Demirci Mehmet Efe’nin kalbini kazanmayı bildiği gibi, Damat
Ferit Hükümeti ile olan ilişkisini kesen Muğla bölgesinin
hakimiyetini Demirci Mehmet Efe’ye verdi. Bundan sonra Demirci
Mehmet Efe, en geniş yetki alanını ifade eden “Aydın, Menteşe
ve Havalisi Kuva-yı Milliye Kumandanı” unvanını aldı. 2 Ekim
1919 tarihinde Ali Rıza Paşa Hükümetinin göreve gelmesiyle
birlikte Aydın Kuva-yı Milliyesinin hem Harbiye Nezareti hem de
Heyet-i Temsiliye ile irtibatı kolaylaşmıştır. Demirci Mehmet
Efe’nin Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği telgraflar hem
Demirci Mehmet Efe’nin Doğu’da başlayan hareketi tanıma hem de
Aydın bölgesindeki gelişmeleri Mustafa Kemal Paşa ile paylaşma
amacı taşımaktadır. 15 Ekim tarihli telgrafında ise Sivas
Kongresi kararlarını tanıdığını beyan etmiştir. Demirci
Mehmet Efe’nin Ekim ayının son haftası Aydın’a taarruz yapma
düşüncesi ise Kuva-yı Milliye’nin gücüne olumsuz etki edeceği
düşüncesiyle Harbiye Nazırı Cemal Paşa tarafından
engellenmiştir. Hareket-i Harbiye Reisi Tahir Bey’in cephe
raporu göndermesi ile başlayan ve Demirci Mehmet Efe’nin doğrudan
Mustafa Kemal’e hitaben yazılan telgraf ile devam eden ilişkiler,
Demirci Mehmet Efe’nin üç kişiden oluşan bir heyeti Sivas’a
göndermesiyle daha anlamlı hale gelmiştir. Harbiye Nazırlığı
makamında bulunan Cemal Paşa’nın Kuva-yı Milliyeyi destekleyen
çaba ve gayretlerinin ve hükümet ile Heyet-i Temsiliye arasında
varılan anlaşmanın bir gereği olarak bölgeyle daha fazla
ilgilenmek ve hakimiyeti ele geçirmek isteyen Mustafa Kemal Paşa,
bölgeye bu amaçla Refet Bey’i gönderdiyse de Refet Bey, Demirci
Mehmet Efe’den kumandayı almakta şartları müsait görmemiştir.
Demirci Mehmet Efe, Cemal Paşa’nın görevinde kaldığı süre
içerisinde gerek Harbiye Nezareti ile gerekse Mustafa Kemal Paşa
ile uyumlu bir ilişki içerisinde olmuş, bölge hakkında bilgi
veren raporlar gönderdiği gibi her iki tarafın isteklerine göre
hareket tarzı belirlemeye çalışmıştır.
Son
Osmanlı Mebusan Meclisi’ne gönderilecek olan mebus adaylarının
seçimlerine müdahale eden ve bölgedeki gelişme1eri yakından
takip eden Demirci Mehmet Efe, bölgeden göndermiş olduğu bir
telgrafname ile de Meclis görüşmeleri sırasında ismini
duyurmuştur.
Heyet-i
Temsiliye’nin Batı Cephesinde Kuva-yı Milliyeye yön verme
çabaları, Sivas Kongresinin devam ettiği sıralarda bölgeye Ali
Fuat Paşa’yı atamasıyla başlamıştır. 23 Ekim 1919 tarihinde
Refet Bey, Aydın Cephesi Kuva-yı Milliye komutanlığına
getirilmiştir. Refet Bey doğrudan kumandayı almak yerine Demirci
Mehmet Efe’yi kendisine yakınlaştırmış, böylelikle Heyet-i
Temsiliye ile ilişkilerini düzenlemeye çalışmıştır.
Aydın, Denizli, Burdur, Isparta, Antalya sancakları ile
Ödemiş kazasını içerisine alan cepheye komutan olmuştur.
Kuvvetlere “Menderesler Grubu” adı verilmiştir. Menderes Grubu
adı altında Büyük ve Küçük Menderes Havzaları bölgesindeki
nizami ve milli kuvvetler 6 Şubat 1920’de verilen emir
doğrultusunda, Mart 1920 başlarında “İzmir Cenup Cephesi” adı
altında yeniden teşkilatlandırılmıştır. Cephe komutanlığına
Albay Şefik Bey getirilmiştir. Demirci Mehmet Efe, Aydın Kuvayı
Milliye Kumandanı olarak kalmıştır. Milne Hattı üzerinde küçük
çatışmalar dışında önemli olayların yaşanmadığı bu
dönemde, bölgede bulunan Nazilli ve Denizli mıntıkası
kuvvetlerinin Konya bölgesindeki isyanların bastırılmasında rol
oynadıkları görülmektedir.
Milli
Mücadele’nin hukuki bir statü kazandığı TBMM’nin açıldığı
günlerde Ankara, çevreyi çepeçevre kuşatan ayaklanmalarla
sarsıldı. Balıkesir havalisinde Anzavur ayaklanmasının
bastırılması faaliyetleri devam etmekte iken, Düzce’de bir
ayaklanma çıkmış ve kısa zamanda Bolu, Beypazarı, Nallıhan
havalisine kadar yayılmıştı. Refet Bey ve Kazım Bey bu isyanları
bastırmak üzere Aydın Kuvayı Milliyesi Umum Kumandanı Demirci
Mehmet Efe’den ayrı ayrı olarak çektikleri telgraflarda yardımcı
kuvvet istemişlerdir. Yardım taleplerine olumlu geri dönüş yapan
Demirci Mehmet Efe, bu konuda elinden gelen gayreti göstermiş;
ayaklanmaların bastırılması için mücahit desteğinde
bulunmuştur. Demirci Mehmet Efe; II. Anzavur İsyanı’nı
bastırmak üzere Aydın Cephesi’nden, toplam 300 atlıdan oluşan
üç bölük oluşturarak Yüzbaşı Nuri Bey kumandasında isyan
bölgesine göndermiştir. Gönderilen bu birlikler isyanların
bastırılmasında önemli rol oynamışlardır. 2 Ekim’de başlayan
ve süratle yayılarak bir kolu Eğridir ve Isparta’yı, diğer bir
kolu Antalya’yı tehdit eden Delibaş isyanı Konya’dan Akdeniz’e
kadar olan bütün ilçelerdeki BMM Hükümetine bağlı idarecileri
tasfiye etmişti. Ankara isyanı bastırmakla Refet Bey’i
görevlendirdi. Refet Bey’de Demirci Mehmet Efe’den destek
istedi. Efe kuvvetleriyle Dinar- Isparta üzerinden Eğridir ve Şarki
Karaağaç’a hareket etti. Öte yandan Kadınhan, Çiğil ve Yalvaç
istikametine de Yarbay Osman kuvvetleri gönderildi. Bu şekilde
Isparta Sancağı sınırlarındaki isyanların iki koldan
kuşatılarak bastırılması planlandı. Miralay Şefik Bey ve
Demirci Mehmet Efe 12 Ekim akşamı Eğridir’e geldiler. Eğridir’e
gelindiği günün akşamı, yapılan kısa bir soruşturmadan sonra
isyanla bağlantısı bulunanların hepsi yakalandı. Ertesi gün
sabahı isyancılar idam edildiler. Demirci Efe ertesi gün
müfrezesi ile Gelendost yoluyla Şarki Karaağaçta da temizlik
harekâtına devam etti. Arama kolları 14 köyü basarak
isyancıların elebaşlarını ve 200’den fazla asker kaçağını
yakaladılar. Olaylarla ilgisi görülen birçok kişi de İstiklal
Mahkemesi’ne sevk edildi. Demirci Mehmet Efe, bundan sonra
Beyşehir’e hareket etti. Yol boyunca isyana katılan tüm unsurlar
ortadan kaldırıldı. Beyşehir’de Albay Refet Bey kuvvetleriyle
birleşen Efe, buradan ayaklanma merkezlerinden 24 Ekim’de
İbradı’ya 25 Ekim’de de Akseki’ye geçti. Demirci Mehmet Efe
müfrezesi, geniş bir bölgeyi taramış ve Konya bölgesini
isyancılardan temizlemişti.
1920
Haziranında Yunan taarruzu genişlerken, Denizli’de üzücü ve
TBMM’ni heyecanlandıran bir olay yaşandı. Yunan taarruzu ile
Denizli’ye bağlı bulunan Buldan kaza merkezi ve köyleri ile
Sarayköy ve Çivril kazalarının pek çok köyü işgale
uğramıştır. İşgale uğrayan yerlerde yasayan pek çok Denizlili
türlü metotlarla zulme maruz kalmıştır. Müftü Ahmet Hulusi
Efendi Denizli halkında yaşanan panik ve korku’yu dağıtmak için
115 kişilik “Milli İntikam Bölüğü” adıyla bir gönüllü
birliği kurmuştu. Fakat Yunanlıların Sarayköy’e geldiği
duyulunca korku ve endişe tekrar artmıştır. Böyle bir dönemde
Aydın, Nazilli gibi yerlerden göç etmek zorunda kalan Müslim ve
gayrimüslim ahali Denizli’ye gelerek asayişin bozulmasına sebep
olmuştur. Böylece şehirdeki Hıristiyan unsurların giderek
artması ve olumsuz davranışları Denizlilileri rahatsız etmeye
başlamıştır. Başından itibaren Kuva-yı Milliye hareketine
karşı olan manda taraftarları ise azınlıkların taşkınlıklarını
ve işgalin yaklaşmasını fırsat bilmişlerdir. Kuva-yı
Milliyecilere ve bu harekete karşı düşüncelerini dile
getirmekten çekinmedikleri bir de “Hicret Etmeyeceklerin Hukukunu
Muhafaza Cemiyeti” kurmuşlardır. Böyle bir ortamda azınlıkların
tehcirinin gündeme gelmesi ile Denizli Heyet-i Milliye Reisi Müftü
Ahmet Hulusi Efendi, Goncalı’da bulunan Demirci Mehmet Efe’den
yardım talep etmiştir. Demirci Efe’nin Sökeli Ali Efe’yi
görevlendirmesi ve Sökeli Ali Efe’nin 6–7 Temmuz’da tehcirle
meşgul olması, Denizli’nin en sıkıntılı günleri yaşamasına
neden olmuştur. Hürriyet ve İtilafçılar bir taraftan tehcire
engel olmaya çalışırken, diğer taraftan da Sökeli Müfrezesini
soygun yaptığı gerekçesi ile Demirci Efe’ye şikayet etmiştir.
Demirci bunun üzerine Sökeli Ali Efe’ye Goncalı’ya dönmesi
emrini vermiş, ancak Sökeli ve kızanlar istasyon caddesi üzerinde
ilerlerken ateşe tutulmuşlardır. Bu ateş sırasında Sökeli ve
bazı kızanların ölmesi üzerine Demirci Mehmet Efe Denizli’ye
gelerek pek çok insanın canına kıymıştır. İstasyonda Askerlik
Şubesi Başkanı Tevfik Bey’in öldürülmesi ile başlayan bu
hareket, kızanların şehre dağılmasıyla artarak devam etmiş ve
suçlu olup olmamasına bakılmaksızın 68 Denizlili öldürülmüştür.
Demirci Mehmet Efe zeybeklerinin intikamını almak için şehri
yağmalamış, söz verdiği gibi Denizli’yi yakmaktan son anda
vazgeçirilmiştir. Bu durum Mecliste büyük tepki ve üzüntü
yaratmıştır. Yarbay Nazım Bey’in 29 Temmuz’da Denizli’ye
gelişiyle birlikte olaylar durulmuştur.
Denizli
olayının tahkiki için Ankara’dan kolordu komutanı Fahreddin
Altay gönderilmiştir. Fahreddin Paşa, Denizli´de bir-iki gün
kaldıktan sonra yapılan gelişigüzel bir tahkikatla işi
savsaklamıştır. Büyük Millet Meclisi´nde yaşanan birçok
tartışmanın ardından Mustafa Kemal Paşa´nın müdahalesiyle
konu kapatılmıştır. Denizli Olayı’ndan 18 ay sonra konu
İstiklal Mahkemesinde yeniden gündeme getirilecekken, Dahiliye
Nezaretine havale edilerek bitirilmiştir.
TBMM’nin
23 Nisan 1920’de açılmasıyla Ankara’da oluşan hükümet
merkezi otoriteyi kurmak yolunda düzenli ordunun kurulması kararı
ile önemli adımlardan birini atmıştır. Başarısız Gediz
Taarruzu sonrası ise Batı bölgesi Batı cephesi ve Güney cephesi
şeklinde ikiye ayrıldı. 10 Kasım 1920 tarihinde Albay İsmet Bey
Batı Cephesine, 11 Kasım’da ise Albay Refet Bey, Güney Cephesi
Komutanlığına atandılar. Düzenli ordu kurulması yönünde
atılan bu adımın ardından Kuva-yı Milliye’nin de tasfiyesine
başlandı. Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği direktif gereği
Dahiliye Vekili ve Güney Cephesi Komutanı Albay Refet Bey harekete
geçerek önce Burdur’da Demirci Mehmet Efe tarafından teşkil
edilmiş olan Milli Alayı lağvettirdi. Durumundan endişe duymaya
başlayan Demirci Mehmet Efe, 22 Kasım’da hem Mustafa Kemal
Paşa’ya hem de Refet Bey’e 12. Kolordu Komutanlığına ve Milli
Müdafaa Vekaletine de alay’ın tekrar kurulması yönünde af ve
özür içerikli birer telgraf gönderdi.
Demirci
Mehmet Efe, Kasım sonlarında Delibaş isyanını bastırdıktan
sonra, karargahını Keçiborlu’nun İğdecik nahiyesine kurarak
burada yaşamaya başladı. Albay Refet Bey Demirci Mehmet
Efe’ye bağlı Kuva-yı Milliye birliklerinin de ordu kuruluşu
içine alınması amacıyla 22-23 Kasım 1920 tarihinde, Isparta’da
bulunan Albay Mehmet Şefik Bey ve Demirci Mehmet Efe’ye birer
telgraf gönderdi. Gönderilen emirle Demirci Mehmet Efe sadece Güney
Cephesi Komutanlığı ile haberleşebilecek, emrinde 300 mevcutlu
bir Süvari Alayı bulundurabilecekti. Emri alan Efe, başlangıçta
Albay Mehmet Şefik Bey’inde telkinleri ile emri uygun bulmuş,
fakat bir gün sonra Burdur’da ortadan kaldırılan Heyeti Milliye
üyelerinden bazılarının olumsuz sözlerinin etkisinde kalarak
emri kabul etmemiştir. Bu tarihlerde hem Ankara’yı hem de Refet
Bey’i kaygılandıran Demirci Mehmet Efe’nin, Ankara’ya karşı
silahlı bir mukavemete girişmesi değil, daha ziyade onun
çevresindeki bazı insanların telkinleriyle Çerkes Ethem
kuvvetleriyle birleşmesi ihtimali idi. Nitekim 15 Aralık 1920
gece yarısı Refet Bey’e bağlı birlikler Demirci Mehmet Efe’ye
karşı harekete geçtiler. Tenkil kuvvetleri köye geldiğinde
Demirci Efe, karısı ve 5-10 atlı ile birlikte kaçmıştı.
Kuvvetleri diğer köylere dağılan Efe, kendisi de karşı
koymadan Acıpayam’a doğru çekildi. Bu harekât 18 Aralık
1920’ye kadar sürdü ve 700’e yakın kişi düzenli orduya dahil
edildi. Demirci Mehmet Efe bir süre daha dağlarda gezdi ve takip
edildi. Sonunda Jandarma Yüzbaşısı Nuri Bey, Demirci Mehmet Efe
ile temas sağladı. Efe, Nuri Bey’i seviyor ve güveniyordu.
Nuri Bey, Efe’yi hükümete güvenmesi konusunda ikna etti.
Demirci Mehmet Efe’nin komutasındaki 50 kişilik bir koruma
kuvvetiyle beraber, doğduğu köy olan Pirlibey’in hemen
batısındaki Dualar köyünde yerleşmesine izin verildi. Refet Bey,
Demirci Mehmet Efe’nin geride kalan ailesine ve mallarına sahip
çıkmış daha sonra emanetleri sahibine iade etmiştir. Demirci
Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye içerisindeki faaliyeti İğdecik
baskınıyla son bulmuş oldu. Efe’nin emrindeki kuvvetlerin
neredeyse hepsi düzenli orduya alınmıştır. Teslim olan Demirci
Mehmet Efe, Milli Mücadele’deki hizmetleri göz önünde
bulundurularak hükümet tarafından affedilmiş, kendisine ödenek
tahsis edilerek köyünde oturmasına izin verilmiştir. Demirci
Mehmet Efe her ne kadar hükümetçe takip edilmiş olsa da bir hain
olarak algılanmamıştır. Nitekim M. Kemal Paşa, 30 Aralık
tarihinde meclis gizli oturumunda yaptığı konuşmada Demirci
Mehmet Efe’nin cehaletinden dolayı hatalarının olduğunu lakin
genel itibariyle itaatkâr davrandığını, orduya ve hükümete
karşı silahlı bir hamleye girişmediğini, böylelikle teslim
olduğunu anlatarak Demirci’yi mazur görmüştür.
Demirci
Mehmet Efe, 5 Eylül 1922 tarihinde Nazilli’yi düşman işgalinden
kurtaran milli kuvvetler içerisinde yer almıştır. TBMM, 24 Ocak
1924 tarihinde kabul edilen 400 numaralı kanuna istinaden Demirci
Mehmet Efe’nin de içinde bulunduğu yüz doksan sekiz kişiyi
istiklal madalyasıyla taltif etmiştir. Bazı kaynaklara göre
Demirci Mehmet Efe’ye devlet ölümüne kadar maaş vermiştir.
Demirci
Mehmet Efe, “kanun kaçağı” olarak ayrıldığı toplum
hayatına milli bir kahraman olarak geri dönmüştür. O, vatanın
kurtarılmasına dönük vermiş olduğu üstün hizmetlerden dolayı
devlet nezdinde her ne kadar istiklal madalyasıyla taltif edilmiş
ve memleketine dönmüş olsa da bundan sonraki yaşamında bütün
bu zor ve çetin geçen yılların bazı hesapları tekrar önüne
çıkarılmış ve bu olaylar Demirci Mehmet Efe’nin rahatını
kaçırmıştır.
Öyle
ki iş 12 Mart 1925 tarihinde İzmir’de Park Kıraathanesi’nin
önünde Demirci Mehmet Efe’ye suikast teşebbüsünde
bulunulmasına kadar varmıştır. Olayın ardından yapılan
soruşturmada Demirci Mehmet Efe’yi vuran kişinin Nazillili Hasan
Ali tarafından teşvik edildiği anlaşılmıştır. Demirci Mehmet
Efe’ye yapılan bu ilk suikast teşebbüsü de değildir. Efe
kendisinin can güvenliğini tehdit eden girişimler nedeniyle
İstanbul’a taşınmayı dahi düşünmüştür. Demirci Mehmet Efe
bu tarihlerde can güvenliğinin sağlanması konusunda Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal Paşa’dan da yardım istemiştir.
1930
yılında da Milli Mücadele esnasında el koyduğu afyonlar
nedeniyle hakkında hazinece dava açılmıştı. Yapılan muhakeme
neticesinde Demirci Mehmet Efe’nin bahsi edilen afyonu aldığı
anlaşılmış ise de bu afyonların düşmana karşı memleket
savunmasında kullanıldığı, resmi belgelere dayandırılarak
alındığının ortaya çıkmasından dolayı Demirci Mehmet Efe
aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Efe,
yaşadığı bu olaylar ve aldığı tehditler nedeniyle Nazilli’de
barınamaz hale gelmiş bir süreliğine de olsa İstanbul’da
ikamet etmek zorunda kalmıştır.
Demirci
Mehmet Efe, vefat edeceği tarihe kadar siyasete katılması
yönündeki teklifleri geri çevirmiş ve ömrünün sonuna kadar
siyasetten uzak durarak sıradan bir vatandaş gibi yaşamayı tercih
etmiştir. Çok partili hayata geçiş sonrası Demokrat Parti
yöneticileri Demirci Mehmet Efe’yi partilerine davet etmişler,
Efe kimi zaman tehdit derecesine varan bu istekleri sonuçları ne
olursa olsun reddetmişti. Esasen, ne karakter bakımından ne de
sosyo-kültürel bakımdan Demirci Mehmet Efe bir siyaset adamı
değildir ve hiçbir zaman siyasi ihtirasları olmamıştır.
Demirci
Mehmet Efe, 5 Şubat 1961 tarihinde Nazilli’deki evinde kalp
krizinden vefat etmiştir. “Milis Albayı Demirci Mehmet Efe”nin
Türk bayrağına sarılı cenazesi evinden alınarak Büyük
Camii’ye getirilmiş, burada kılınan cenaze namazını müteakip
Nazilli Garnizon Kumandanlığı’nca hazırlanan resmi bir törenle
ebedi istirahatgahına defnedilmiştir. Demirci Efe’nin cenazesine
başta Aydın Valisi olmak üzere, Garnizon Kumandanı, Aydın
Cumhuriyet Savcısı, Jandarma Alay Kumandanı, Nazilli Kaymakamı,
adli ve mülki erkân ile binlerce Nazillili katılmıştır. Mezarı
Nazilli Eğriboyun’da bulunan Demirci Mehmet Efe’nin zeybek
kostümü ve silahları İstanbul Harbiye Müzesinde
sergilenmektedir. Adına yakılmış bir türkü, yazılmış hikaye
ve romanların yanı sıra, üniversitelerde yapılmış iki yüksek
lisans tezi ile Milli Mücadele dönemi faaliyetlerini ve hayatını
konu alan kitap, makaleler ile bilimsel toplantılarda sunulmuş
bildiriler bulunmaktadır.
Günver
GÜNEŞ
KAYNAKÇA
AKCAN,
Erol, “Millî Mücadele’de Demirci Mehmet Efe,
1919-1920”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Ankara 2014.
AKER,
M. Şefik, “İstiklâl Harbinde 57. Tümen ve Aydın Millî
Cidali”, Askerî Mecmua, C III, İstanbul 1937.
AKKOYUN,
Turan, Millî Mücadele’de Aydın Kuva-yı Milliyesi, Kümbet
Yayınları, Afyonkarahisar 2014.
AYDINEL,
Sıtkı, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekâtı,
III. Baskı, KB, Ankara 2002.
BAYAR,
Celal, Ben de Yazdım, Cilt VII, Baha Matbaası, İstanbul 1967.
CURA,
Bilal, Demirci Mehmet Efe, Dokuz Eylül Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2004.
DANİŞ,
Naci Sadullah, “Oğlu, Demirci Efe’yi Anlatıyor”, Demokrat
İzmir, (30 Ekim 1970-Şubat 1971).
DAYI,
Esin, Nazilli Kongreleri, AÜ, Erzurum 1998.
GÖKBEL,
Asaf, Millî Mücadelede Aydın, Aydın 1964.
GÜNEŞ,
Günver, “Millî Mücadele’de Efe ve Zeybekler; Demirci Mehmet
Efe”, Geçmişten Günümüze Denizli; Yerel Tarih ve Kültür
Dergisi, S 61, Denizli 2020.
GÜNEŞ,
Günver, “Yunan İşgalinin Nazilli ve Çevresinde Yarattığı
Tahribat”, Millî Mücadele’de Nazilli Cephesi ve Önderleri,
Üç-Er Ofset, İstanbul 2007.
Hafız
İbrahim Demiralay’ın Hatıratı ve Isparta’da Millî Mücadele
ile İlgili Belgeler, Haz. Bayram Kodaman, Hasan Babacan, Yeni
Matbaa, Isparta 1998.
KÖSTÜKLÜ,
Nuri, Millî Mücadele’de Denizli, Isparta ve Burdur
Sancakları, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1999.
MÜFTÜLER,
Lütfü, Millî Mücadele’de Denizli Heyet-i Milliyesi,
Türk Dili Basımevi, Balıkesir 1947.
ÖZDEMİR,
Ali Ulvi, Anılarda Batı Anadolu Kuva-yı Milliyesi, Tarihçi
Kitabevi, İstanbul 2017.
SELEK,
Sabahattin, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele, Cilt
II, Milliyet Yayınları, İstanbul 2011.
SINDIRGILI,
Süreyya, Denizli Vakası ve Demirci Mehmet Efe, Sel Yayınları,
İstanbul 1955.
SÖKMENSÜER,
Cevat, Millî Mücadelede Aydın-Nazilli Cephesi Hatıralarım,
Karınca Matbaacılık ve Tic. Koll. Şti, İzmir b.t.y.
TEKELİ,
İlhan, İLKİN, Selim, Ege’deki Sivil Direnişten Kurtuluş
Savaşı’na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim
(Tahtakılıç) Bey, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1989.
*
* * * * * * * * * * * * * *
KAYNAK:https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/demirci-mehmet-efe-1883-1961/#:~:text=Demirci%20Mehmet%20Efe%2C%20Yunan%20birliklerinin,b%C3%BCy%C3%BCk%20%C3%A7ocuklar%C4%B1%20olarak%20d%C3%BCnyaya%20gelmi%C5%9Ftir.
* * * * * * * * * * * * * * *