SARAYKÖYLÜ
BİR HEMŞERİMİZE İLİŞKİN HÜZÜN DOLU BİR PAYLAŞIM
.......................................
Şahidi
olduğum bir hadiseyi hüzünlü anmak isterim. 1928 yılında Adliye
Vekili sıfatıyla Cumhuriyet Adliyesini teftiş ediyordum.
Denizli'de
bir aralık hastaneyi ziyaret etmek istedim. Ziyaret ettim, hem
hediyelerimi dağıtıyor, hem de hastaların hatırlarını
soruyordum. Bir hasta ile aramda şöyle bir konuşma oldu.
“Hemşeri
nasılsın?...”
Saçı
sakalı karışmış, perişan bir hal gösteren hasta, dökük
dişleri arasından bana birşeyler söyledi. Fakat ben bunları anlayamadım. Arapça mı, Farsça mı, Türkçe mi? Anlaşılmıyordu.
Hasta
başını salladı ve sustu.
Doktorlardan
öğrendim ki bu adamcağız Denizli' nin Sarayköy kazasından imiş.
Henüz Yemen' den gelmiş. Sarayköyde akrabalarından kimseyi
bulamamış. Kendi memleketinin havasıyla uyuşamamış ve
hastalanarak, hastaneye düşmüş.
Hasta
50 yaşlarında vardı.
Aşağı
yukarı Yemen' de 30 yıl kalmış...Orada unutulmuş. Cumhuriyet
kurulunca İmam Yahya'nın yardımıyla memleketine dönebilmiş.
Fakat
ne dönüş!...
Ana
dili Türkçeyi unutacak hale gelmişve özmemleketin havasıyla
uyuşamayarak hastanelere düşmüş.
Kim
bilir bu gibi kardeşlerden daha nicelerinin haberlerini, ak saçlı
ana ve babaları fersiz gözleriyle uzak yollara bakarak, hala
beklemektedirler.
...................................
(Mahmut
Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali III, sh. 116, Cumhuriyet Yayınları).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder