12 Ocak 2022 Çarşamba

DENİZLİ’Yİ YANMAKTAN KURTARAN ADAM - ŞEYH TAHİR / Hakkı Hakan Tok


DENİZLİ’Yİ YANMAKTAN KURTARAN ADAM - ŞEYH TAHİR / Hakkı Hakan Tok
“DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurubu, 29 Aralık 2021,

Bu seferki yazı konumuz Sarayköyümüzün milli mücadele yıllarında önemli rol oynayan şahsiyetlerinden olan Şeyh Tahir Efendi olacak. Şeyh Tahir Efendi Sarayköy milli mücadele tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Onun da gayretiyle Sarayköy halkı düşmana karşı bir cephe kurmuş, onun sayesinde Denizli şehri Demirci Mehmet Efe tarafından tamamen yakılmaktan kurtulmuştu.

Şeyh Tahir Efendi 1859 yılında Sarayköy'de doğmuştur. Şeyh Tahir Efendi, fazla bir tahsili olmamakla beraber tarikat ehli bir şahıs olarak kültürlü bir insandı. Uzun boylu ve iri yapılıydı. Sözüne güvenilirdi, ikna edici bir kişiliği vardı. Milli Mücadeleye katılan ilk Sarayköylülerdendi. O da Müftü Ahmet Şükrü ve Emin Aslan Tokat gibi bir dönem Sarayköy Heyet-i Milliye’si başkanlığını başarıyla yürütmüştü.

Yunanlıların İzmir'i işgali ve Aydın'a yaklaşmaları üzerine Sarayköy'de oluşturulan cephenin kurulmasında aktif vazife üstlenmişti. Tahir Efendi’nin ismi Milli Mücadelede daha çok Denizli Vakası ile anılmıştır. Demirci Mehmet Efe'nin şehre gelerek 8 Temmuz 1920'de meydana gelen ve eşraftan 68 kişinin katledilmesi ile sonuçlanan katliamının daha fazla boyutlara ulaşması, Şeyh Tahir sayesinde önlenmiştir.

Şeyh Tahir Sarayköy’den de tanıdığı ve muhabbeti olduğu Demirci Mehmet Efe’yi sakinleştirerek, Denizli şehrini yanmaktan kurtarmış ve daha fazla insanın öldürülmesine engel olmuştur. Demirci Efe Milli Mücadele zamanında, Sarayköy'e geldiği dönemlerde Şeyh Tahir Efendi'nin evinde yatar, kalkar ve kendisine hürmet beslerdi. Denizli'yi yanmaktan kurtaran belki de bu hürmet duygusudur.

Şeyh Tahir, soyadı kanunuyla birlikte Gürler soyadını almıştır. Tahir Gürler, yani Şeyh Tahir Efendi aynı sene, yani 1934 yılında vefat etmiştir. Kabri Sarayköy Mezarlığı’ndadır. Mezarlığın Babadağ yolunun üzerinde olan girişine pek yakındır. Aslında Şeyh Tahir Efendi benim akrabamdır. Anneannemin dedesidir. Halen çok sayıda Gürler torunları olarak tanımlayacağımız kişiler Sarayköy, Denizli, İzmir ve daha pek çok şehirde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Ben bu konuyu biraz pekiştirmek için Şeyh Tahir’in torununun kızı olan ve şu anda İzmir’de yaşayan Ayşe Karaşahin ile bir görüşme yaptım. Ayşe Karaşahin ve annem Candan Tok kardeş torunlarıdır. Ayşe abla Şeyh Tahir’den bahsederken, babasının dedesi olmasına rağmen hep ‘’dedem’’ diye hitap etti. Ben sordum, Şeyh Tahir’in torunlarından Ayşe Karaşahin cevapladı. İşte soru ve cevaplar..

HAKKI HAKAN TOK: Şeyh Tahir Efendi’nin aile kökleri aslen nereye dayanıyor acaba?

AYŞE KARAŞAHİN: Bildiğim kadarıyla Konya’dan gelmişler. Karamanoğullarından kökleri. Bir sebeple Sarayköy’e yerleşerek çiftçilik yapmaya başlıyorlar. Dedem Nakşıbendiymiş. Aşırı dindar değil ama dini konularda oldukça bilgili biriymiş. İleri görüşlü, kültürlü, çağdaş düşünceliymiş. Çok da kitap okurmuş. Okuduğu kitaplardan bazıları bir ara bizdeydi ama ne yazık ki şu anda nerede bilmiyorum. Dedem Sarayköylülerin sık sık akıl danıştığı bir bilgeymiş. Konya’dan da pek kopamamış. Her sene Konya’da yapılan Mevlana törenlerine mutlaka gider ve gitmişken orada kalan akrabalarını da ziyaret edermiş. Bazen aylarca Konya’da kaldığı da olurmuş.

HHT: Peki biraz aile içine girersek, eşi ve çocukları kimlerdir?

AK: Şeyh Tahir dedem Pembe nine ile evlenmiş. Bu evlilikten beş çocukları dünyaya gelmiş. Sırasıyla Ayşe, Dudu, Hüsniye, Mehmet Ali ve Hamdi. Ayşe ninem Tahsildar Mehmet ile, Dudu ninem İsmail ile, Hüsniye ninem Mehmet ile, Hamdi dedem Pembe ile evlenmiş. Dedem Mehmet Ali Gürler ise üç evlilik yapmış. İlk evliliği olan Hasine’den babam Nevzat Gürler ve amcam Aziz Gürler, ikinci eşi Seher’den Ferit ve Vefa Gürler, son evliliği olan Nazire’den ise Seher ve Ümit isimli çocukları olmuş. Sen de Dudu ninemin torununun oğlusun zaten. Artık daha derinlere inmeyelim. Kafalar daha fazla karışmasın. Yalnız şunu da belirteyim. Tahir dedem öldüğü ana kadar doğan tüm çocuklarının ve torunlarının ismini kendisi koymuş. O derece etkili biriymiş yani. Dedem soyadı kanununun çıktığı zaman hemen Gürler soyadını alıyor. Akrabalarımız da bu karara uyarak başka soyadını almayı düşünmüyorlar bile.

HHT: Peki bu sülale Sarayköy’de hangi mahallede yaşamış?

AK: Tahir dedem ölesiye kadar Bala Mahallesi’nde Hükümet Camisi’nin bir arka sokağındaki evde oturmuş. Ben de zaten o evde 1952 yılında dünyaya geldim. Pek çok akrabam da orada doğdu ve büyüdü. Orada çok anılarımız vardı. İki katlı ve tarih kokan o evi yıllar önce sattık, yerine beş katlı bir bina diktiler. Şimdiki aklım olsaydı o evi sattırmazdım diye zaman zaman düşündüğüm olur. O evi çok seviyordum.

HHT: Peki Tahir dedeniz ile ilgili başka söyleyeceğiniz bilgiler var mı?

AK: Dedemin lakabı şeyh idi ama az önce dediğim gibi koyu dindar biri değildi. Ama şunu da ekleyeyim. Tahir dedemin Sarayköy’de bir dergahı varmış. Geleni gideni hiç eksik olmayan bir dergahmış bu. Zannımca Osmanlı zamanında aktif olan bir dergahtı bu. Çünkü Atatürk bir yasayla dergahları kapatınca buna ilk uyanlardan biri dedem olmuş. Hatta onun da bir hikayesi vardır.

HHT: Yeri gelmişken bunu da anlatır mısınız?

AK: Tabii ki. Bu yasa çıktığında Fevzi Çakmak Paşa bir Denizli ziyaretinde eskiden tanıdığı Seyh Tahir dedemin yanına Sarayköy’e gelerek onu ziyaret ediyor. Dergahı kapatmasını rica ediyor. Dedem de bu sözü ikiletmeden hemen dergahını kapatıyor. Zaten demiştim ya ileri görüşlü biriydi babam. Yolunu Atatürk yoluna doğru çevirmişti. Hatta Fevzi Çakmak o gece dedemin evinde misafir olarak ağırlanıyor. Fevzi Çakmak aynı zamanda Demirci Mehmet vakasındaki cesaretinden ve faydalarından dolayı babama minnetlerini sunuyor. Demirci vakasını zaten biliyorsun. Dedemin sayesinde belki de Denizli’nin yakılması önlenmişti. Ama esas önemli olan konuyu atlamayalım. Dedem ve Atatürk’ün buluşması. Tahir dedem Atatürk’ün Denizli’ye geldiğinde yanına gidiyor, kısa bir görüşme yapıyorlar ve bir de birlikte fotoğraf çekiliyorlar ama maalesef o fotoğraf elden ele gezerken kaybolup gidiyor. Bu da beni üzen bir olaydır.

HHT: Başka anınız var mı dedenizle ilgili?

AK: Dedim ya dedem ileri görüşlü bir şeyhdi. Şapka devriminde Sarayköy’de şapkayı ilk takan kişi dedemmiş. Çocuklarına ve akrabalarına da şapka taktırmış hemen. Bununla da gurur duyuyoruz. Hatta Sarayköy’den bazı kişiler şapka takan dedeme ‘’Cavur’’ demişler. Ama dedem doğru bildiği yoldan şaşmamış. Bir de ben küçükken her 24 Mayıs töreninde belediye yetkilileri bizim eve gelip dedemin büyük boy bir fotoğrafını alırlar ve törendeki resmi geçitte bu fotoğrafı en önlerde bütün halkın önünden geçirirlerdi. Biz de bütün sülale en şık giysilerimizi giyinip bu törenlere katılır; sevinçle, gururla alkışlayarak hazır bulunurduk. Güzel günlerdi. Zamanla bu gelenek de unutulup gitti.

HHT: Evet, dedeniz gerçekten gurur duyacağınız bir hayatı yaşamış. Nur içinde yatsın. Size de çok teşekkürler Ayşe abla. Eski günleri biraz aktardık. Sağolun..

AK: Çok rica ederim. Böyle bir çalışmayla dedemi tekrar anmaktan mutlu oldum. Esas ben teşekkür ederim. Aile büyüklerimizi hatırladığınız için. Selamlar..
* * * * * * * * * *
Kaynak: Hakkı Hakan TOK, - Facebook “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurubu, 29 Aralık 2021,

Hiç yorum yok: